20 Aralık 2011 Salı

Evrimcilerin Doğal Seleksiyonu Bilinçli Bir Mekanizma Sanma Yanılgıları


Doğal seleksiyon bilinçli, ileriye dönük planlar yapabilen, olabilecekleri önceden görebilen bir mekanizma değildir...

Bilim ve Yaratılışçılık kitapçığında, 'doğal seleksiyonun işlediği genetik çeşitliliğin rastgeleliğe dayandığı, ancak doğal seleksiyonun en uygun olanı seçerek rastgele davranmadığı' öne sürülmektedir. (Bilim ve Yaratılışçılık, s.10) Kitapçığı hazırlayan evrimciler burada da yanıltıcı ifadeler kullanmaktadırlar. Bu açıklama ile vermek istedikleri imaj, her ne kadar doğal seleksiyonun seçtiği mutasyonlar rastlantısal olsa da, doğal seleksiyon bu rastlantısal değişikliklerden uyumlu olanları seçtiği için, rastlantısal olaylar bu noktada son bulduğu, devreye 'bilinçli, amaca yönelik' bir mekanizmanın girdiğidir.

Oysa, konuya biraz daha geniş açıdan bakan biri buradaki aldatmacayı görecektir: Doğal seleksiyon sadece avantajlı bireyleri tercih ettiği için rastlantısal olmayabilir; ama bu durum doğal seleksiyonun evrimcilerin göstermeye çalıştığı gibi bilinçli ve amaca yönelik bir mekanizma olduğu anlamına gelmez.

Doğal seleksiyon bilinçli, ileriye dönük planlar yapabilen, olabilecekleri önceden görebilen bir mekanizma değildir. Bu da en açık olarak, indirgenemez kompleks organlar incelendiğinde ortaya çıkar: Bu yapılar, ancak eksiksiz olduklarında organizmaya bir fayda sağlarlar. Örneğin evrimcilerin hayal ettikleri sudan karaya geçiş aşamasında, birkaç parçası oluşmuş bir ciğere sahip olan bir balıktaki bu değişiklikleri doğal seleksiyon seçmeyecektir. Çünkü tam bir akciğer özelliği göstermeyen bir yapı, o canlıya bir fayda sağlamaz. Doğal seleksiyon da bu balığın yakında karaya çıkacağını ve bir ciğere ihtiyacı olacağını, ciğerin ise bu tür ara aşamalardan geçip bazı özelliklerinin birikmesini beklemesi gerektiğini hesaplayamayacağına göre, bu değişiklikleri seçmeyecek ve o canlıyı eleyecektir.

Dünyaca ünlü biyoloji tarihçisi William Coleman'ın işaret ettiği gibi:

Her bir parçasının diğer parçaların tümüyle yakın ilişki içerisinde olduğu, işlevsel anlamda tamamen bütünleşmiş bir organizma, derhal neslinin tükenmesi tehlikesi altında olduğundan, türün ilk anatomik kurallarıyla oluşturulan normlardan belirgin bir şekilde uzaklaşamaz.

Kalp atışında keskin bir artış ya da böbreğin yarısının küçülmesi ve böylelikle böbreklere ilişkin salgının azalması gibi temel bir değişiklik, başlı başına hayvanın genel beden yapısında düzensizliğe neden olacaktır. Bu kadar önemli bir değişiklikten sonra bir hayvanın yaşamını sürdürebilmesi için, vücudun diğer organlarının da orantılı olarak değişmesi önem kazanacaktır. Diğer bir deyişle bir organizma ya blok halinde bütün olarak değişmeli, ya da hiç değişmemelidir. Yalnızca sıçramalı değişiklikler oluşabilirdi ve ancak bu görüş, tıpkı modern zoologların tümü için olduğu gibi, Cuvier için de saçmaydı. Değişikliklerin birikimiyle dönüşüm, büyük ya da küçük olsun, bu nedenle imkansızdır.15

Doğal seleksiyonun bilinçsiz ve kör bir süreç olduğunu evrimciler de kabul etmektedirler. Örneğin evrim teorisinin en gayretli savunucularından biri olan Richard Dawkins, The Blind Watchmaker adlı kitabında, doğal seleksiyonu şöyle tanımlamaktadır:

Darwin'in ortaya çıkarttığı kör, bilinçsiz, otomatik süreç olan ve şimdi bizlerin yaşamın amaçlarla dolu görünen tüm formlarının varlığının açıklaması olduğunu bildiğimiz doğal seleksiyonun aklında hiçbir amaç yoktur. Onun aklı ve aklının gözü yoktur. Gelecek için plan yapmaz. Hiçbir vizyonu, öngörüsü, ya da herhangi bir şekilde görüşü yoktur. Eğer doğadaki saatçinin rolünü oynadığı söylenebilirse, bu kör bir saatçidir.16

Bilinçsiz ve kör bir mekanizmanın, canlılardaki kompleks bilgi ve tasarımı yaratmış olması ise imkansızdır. Doğal seleksiyonu, tüm canlıların yaratıcısı bir ilah gibi görmek isteyen evrimciler, putlara, totemlere tapan, yıldırım, gök gürültüsü gibi doğa olaylarını ilah edinen putperestlerden farklı değildirler; onlar yalnızca paganların 21. yüzyıl versiyonunu oluşturmaktadırlar.


15 W. Coleman, Georges Cuvier:Zoologist, Harvard University Press, Cambridge, Mass, s. 172-173
16 Richard Dawkins: The Blind Watchmaker.
Harmondsworth, Penguin, 1988, s. 5


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder