20 Aralık 2011 Salı

Genetik Kod Evrimi Yalanları


Dünyanın en karmaşık bilgisayar yazılımlarından Windows kodu açık veya kapalı olarak sadece iki durumda bulunabilen elektronik ikililere dayanır. DNA kodu ise sonsuz varyasyon durumunda bulunabilen analog parçalardan meydana gelmektedir...

Bir dağın yamacında beyaz taşlarla ‘Herşey vatan için’ yazılı olduğunu ve karayolu üzerinde seyreden araçlardaki insanların bunu gördüğünü farz edelim. Kayalar doğal bir oluşum olmalarına rağmen hiç kimse bu şekilde bir dizilimin yer sarsıntıları ve fiziksel parçalanmanın etkisiyle yuvarlanarak, doğal yollarla meydana geldiğini düşünmeyecektir. Çünkü burada kayalar, kendi doğalarında bulunmayan bir mesaj iletmektedirler. Ve bu mesaj, alfabenin harfleri kullanılarak kodlanılmıştır. Buradaki kodlama, belli sembollerin (alfabenin harflerinin) bilgi taşıyacak şekilde eşleştirilmesi yoluyla yapılmıştır. Bir kod ise her zaman için bir zihnin ürünüdür.

Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nün yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt, bu gerçek hakkında şunları söyler:

"Bir kodlama sistemi, her zaman için zihinsel bir sürecin ürünüdür. Bir noktaya dikkat edilmelidir; madde bir bilgi kodu üretemez. Bütün deneyimler, bilginin ortaya çıkması için, özgür iradesini, yargısını ve yaratıcılığını kullanan bir aklın var olduğunu göstermektedir... Maddenin bilgi ortaya çıkarabilmesini sağlayacak hiçbir bilinen doğa kanunu, fiziksel süreç ya da maddesel olay yoktur... Bilginin madde içinde kendi kendine ortaya çıkmasını sağlayacak hiçbir doğa kanunu ve fiziksel süreç yoktur." (Werner Gitt. In the Beginning Was Information. CLV, Bielefeld, Germany, s. 107, 141)

Nitekim mantıklı bir cümle şeklinde bir araya gelmiş olan taşları gören insanlar bu durumda bilinçli sebeplerin, örneğin civardaki bir askeri birliğin, zihinlerindeki düşünceyi kayalara bir kod yoluyla uyguladıklarını anlayacaklardır.

Şimdi bu taşları zihninizde milyonlarca kez küçültüp, moleküler ebatta hücrelerinizin çekirdeğinde dizili olduğunu ve ‘genetik kod’ sayesinde size ait özelliklerin bilgisini sakladığını düşünün. Genetik kod da, kaya örneğinde olduğu gibi, doğada bulunan oluşumları, nükleotid ismi verilen molekülleri sembol olarak kullanır. Ve kayaların taşıdığı mesajın, kayaların kendisinden kaynaklanıyor olmadığı gibi, genetik bilgi de bu moleküllerin kendisinden veya herhangi bir doğa kuvvetinden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla genetik kodun, maddeci bir bakış açısıyla hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dean Overman bu konuda şunları söylemiştir:

"Genetik kodun içerdiği bilgi, tüm bilgi veya mesajlarda olduğu gibi, maddeden yapılmış değildir. Anlam, kodun sembolleri veya alfabesinden kaynaklanan bir özellik değildir. Genetik koddaki mesaj veya anlam madde-dışıdır ve fiziksel veya kimyasal özelliklere indirgenemez ‘materyalizm koddaki anlamı açıklamaz".(Dean L. Overman, "A Case Against Accident and Self-Organization" (Rowman & Littlefield Publishers, 1997)

Bilgisayar mühendisliği ve biyoinformatik alanında çalışan araştırmacılar, DNA’da bilgisayar teknolojisini ilkel kılan bir kapasite ve verimlilik bulunduğuna şahitlik etmektedirler. Los Angeles, ABD'deki Güney California Üniversitesi'nden Led Adleman'ın yaptığı hesaplamalara göre, sadece 1 gram DNA molekülü, 1 trilyon CD'ye (compact disc) eş değerde bilgiyi saklayabilmektedir
Dünyanın en karmaşık bilgisayar yazılımlarından Windows kodu açık veya kapalı olarak sadece iki durumda bulunabilen elektronik ikililere dayanır. DNA kodu ise sonsuz varyasyon durumunda bulunabilen analog parçalardan meydana gelmektedir. Bu yüzden DNA mantığı, binlerce kişi tarafından yazılmış ve test edilmiş Windows mantığından binlerce defa daha komplekstir.

Microsoft'un başkanı ve yöneticisi Bill Gates, "The Road Ahead" isimli kitabında şöyle yazar:

"İnsan DNA'sı, bir bilgisayar programı gibidir, ancak bizim şu ana kadar üretebildiklerimizden çok, çok daha gelişmiştir" (Bill Gates, Chairman and Chief Executive Officer, Microsoft Corporation, "The Road Ahead," [1995], Penguin: London, Revised, 1996, p.228)

Windows XP yazılımının tesadüflerle ortaya çıktığını iddia eden birisine hiç kimse itibar etmez, kendisinin akıl sağlığının yerinde olmadığından şüphe edilir. Genetik kodun kökenine dair evrimci iddialar ise çok daha akıl dışıdır. Çünkü; Genetik kodun tesadüfi oluşumlar arasından amaçsız bir süreçte seçilmiş olma ihtimali astronomik ölçüde küçüktür.

Önde gelen bilgi teorisyeni ve biyofizikçi Hubert Yockey, en küçük genomda yaşamın mümkün olması için gerekli bilgi içeriğinin miktarını ölçmüş ve bunun rastlantısal olarak ortaya çıkma ihtimalinin 10186,000 ' de bir ihtimal olduğunu ortaya koymuştur. Yockey, genetik kodun rastlantısal olarak ortaya çıkması için ise doğal seleksiyonun, evrensel koda ulaşmadan önce, 1.40 x 1070 farklı genetik kod keşfetmesi gerektiğini hesaplamıştır. Gerçekleşme ihtimali 1050 'de birden küçük olan olaylar, evrenin neresinde olursa olsunlar imkansız kabul edilirler. (Hubert Yockey, Calculating Evolution, Vol. 3 No. l, p. 28 ( Cosmic Pursuit , 2003))  

Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak, genetik kod 1) Maddeci bir yaklaşımla açıklanamamaktadır, 2) Tesadüfleri kesin olarak reddetmektedir, 3) Bilgisayar teknolojisinden çok daha üstün bir tasarım ortaya koymaktadır.

Genetik kodla ilgili olarak maddeci bir yaklaşımla açıklanması mümkün olmayan bir dördüncü konu vardır ki, evrimcilere tam bir açmaz oluşturmaktadır. DNA, yalnız protein yapısındaki bir takım enzimlerin yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları gerekir. Hayatın kökeni araştırmalarının tanınmış bir ismi olan John Horgan bu ikilemi şöyle açıklar:

"DNA, yeni DNA üretmek de dahil olmak üzere yaptığı işi, katalitik proteinlerin ve enzimlerin yardımı olmadan yapamaz. Kısacası DNA olmadan proteinler var olmaz, ama DNA da proteinler olmadığı durumda oluşmaz."

Ünlü evrimci Dr. Leslie Orgel ise, 1994 tarihli bir makalesinde aynı gerçek karşısında şöyle demektedir:

"Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır."

Evrimciler, genetik kodla ilgili gerçekler karşısında her yönden kuşatılmış durumdadırlar. Ve genetik kodun kökeni konusunda düşünmeye başlayan bir evrimcinin hissedeceği tek bir his vardır: sıkıntı. Nature 'ın 20 yıl boyunca editörlüğünü yapmış olan Sir John Maddox, genetik kodun kökeni konusundaki çaresizliklerini şu sözlerle ortaya koymuştur:

"Genetik kodun kökeninin, yaşamın kendisinin kökeni kadar belirsiz olması can sıkıcıdır." (."The Genesis Code by Numbers," Nature , 367:111, Ocak 1994) )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder