Evrimcilerin itiraflarına, evrimle ilgili hemen her kitap ve araştırmada veya konuşmada rastlayabilirsiniz....
Darwinistler uzun yıllardır halkı aldatmak için ortaya sansasyonel bir iddia atar, bunun sahte olduğu anlaşıldığındaysa, bundan hiç bahsetmeyip başka aldatmacaların arayışına girerler. Bu şekilde davranarak kendilerince bazı kimseleri kandıracaklarını ve evrim teorisinin iddialarını gerçek gibi kabul ettirebileceklerini zannederler.
Bu makalede Darwinistlerin kendi ifadeleriyle, sansasyonel evrim haberlerinin doğruları anlatılmakta ve evrimcilerin, yaptıkları sahtekarlıklar hakkındaki bazı itirafları ele alınmaktadır.
Evrim teorisi, 20. ve 21. yüzyılın bilim dalları olan paleontoloji, genetik, mikrobiyoloji, biyokimya, biyofizik gibi bilim dalları tarafından çürütülmüştür. Bu bilim dalları tarafından ortaya konan sayısız bulgu evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediğini çok açık ve kesin olarak göstermektedir. Bu yazıyı okuyan birçok insanın aklına doğal olarak şöyle bir düşünce gelebilir: “Evrim teorisini savunanlar bilim adamlarıdır. Evrim teorisinin geçersiz olduğunu ispatlayan delilleri bulanlar da yine bilim adamlarıdır. Bu durumda bilim adamları herhalde iki gruba bölünmüştür; bir kısmı evrimi savunurken, diğerleri evrimi çürüten delilleri bulmuşlardır.” Oysa bu düşünce doğruyu ifade etmemektedir. Çünkü evrim teorisini savunanlar, evrimin gerçekleştiğine dair hiçbir delil bulamazlarken, evrim teorisini çürüten delilleri ise yine bizzat kendi elleriyle bulmaktadırlar. Bundan dolayı tarih boyunca bilim adamları evrim hakkındaki sansasyonel iddialarının geçersizliğini kabul etmek durumunda kalmışlardır. Kendi dallarında yaptıkları araştırmalar sonucu yeryüzünde evrimsel bir sürecin asla gerçekleşmiş olamayacağını, evrim teorisinin ispatlanamadığını, bu teorinin aslında ideolojik nedenlerle savunulduğunu, gerçekte tüm evrenin ve canlılığın üstün akıl sahibi bir Yaratıcının eseri olması gerektiğini itiraf etmişlerdir. İşte evrimcilerin onlarca yıldır yürüttükleri propaganda yöntemleri, bu propagandanın geçersizliğini gözler önüne seren bilimsel deliller ve itiraflarından bazıları:
Ida sahtekarlığı
Fosil Ida, oldukça kapsamlı bir propagandayla ABC, BBC, Guardian gibi çeşitli internet sitelerinde “insanın atası” olarak lanse edilmeye çalışıldı. Darwinist David Attenborough’un iddiasına göre, insanın hayali evrimindeki “kayıp halka” artık kayıp değildi! Oysa, özel yayınlar ve tanıtımlarla insanlara olağanüstü bir buluşmuş gibi sunulan fosil “Ida”, aslında sadece soyu tükenmiş bir lemura aitti.
Evrimciler ne demişlerdi?
Canlıyı başparmağının bükülebilmesi ve tırnaklarının olması nedeniyle “insanın atası” ilan etmişlerdi:
-Science Daily: “Olağandışı”.
-Sky News: “Dünyanın Sekizinci Harikası”
-Darwinist David Attenborough: “Bu canlı bize diğer memelilerle olan bağlantımızı gösterecek”, “Kayıp olduğu söylenen halka, artık kayıp değil”. (Scientists Unveil Missing Link In Evolution)
Sahtekarlık ortaya çıkınca neler söylediler?
Bükülen başparmak ve tırnak özelliklerinin primatlara özgü bir özellik olduğu, söz konusu fosilin soyu tükenmiş bir lemur olduğu anlaşıldı. Darwinist bilim adamları, bu fosilin insanın evrimine delil gösterilmesini “maskaralık”, “medya sirki”, “utanç kaynağı”, “saçmalık”, “evrim için bir açmaz” olarak nitelendirmişlerdir. Bu gerçek medyada şu ifadelerle yer aldı:
-The New York Times’ın başlığı: “Ida adı verilen fosil iskelet insanın atası değil”. (Fossil Skeleton Known as Ida Is No Ancestor of Humans)
- BBC News: “Primat fosili ata değil”. (Primate fossil 'not an ancestor')
- Pittsburgh Carnegie Müzesi’nden Darwinist Christopher Beard: “Saçmalık”. (Origin of the Specious)
-Duke Üniversitesi’nden Darwinist Elwyn Simons: “Bu saçma ve çok tehlikeli. Ida... HİÇBİR ŞEKİLDE KAYIP HALKA DEĞİL. EVRİM İÇİN BİR AÇMAZ TEŞKİL EDİYOR.” (a.g.e.)
Ardi Yalanı
Ardi, tüm dünyaya pervasızca, “dik yürüyen maymun” adı altında tanıtılmıştır. Hiç çekinmeksizin, insanın hayali evriminin en büyük delili olarak sunulmuştur. Fakat bu yaygara da diğerleri gibi çok uzun ömürlü olmamış, Darwinist sahtekarlık, kısa süre içinde ortaya çıkarılmıştır. Hem de doğrudan Darwinist bilim adamlarının açıklamalarıyla.
Evrimciler ne demişlerdi?
Harvard Üniversitesi Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi paleoantropoloji yöneticilerinden David Pilbeam ,”İnsanın evrimi çalışmalarına ilişkin en önemli keşiflerden biri”. demişti. (Evrim teorisinde önemli keşif)
Gerçek ortaya çıkınca ne dediler?
Ardi üzerinde incelemeler yapan ve Ardi’nin insanın hayali evriminde kayıp halka olduğunu öne süren Kaliforniya Üniversitesi’nden Darwinist Tim White ve çalışma arkadaşları şu itirafı yapmak zorunda kalmışlardır:
“Ardipithecus ramidus’un (Ardi), Australo-pitecusların atası olduğu çıkarımını yeterli derecede haklı çıkaracak, görünürde hiçbir özellik bulunmamaktadır.” (Katherine Harmon, How Humanlike Was “Ardi”?, Scientific American, 19 Kasım 2009)
Piltdown Adamı Sahtekarlığı
Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere’de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Bu örneklere “Piltdown Adamı” adı verildi ve çeşitli müzelerde insanın sözde evrimine kesin bir delil olarak sergilendi. Ancak,
Evrimciler ne demişlerdi?
Ünlü Amerikalı paleoantropolog H. F. Osborn da 1935’te British Museum’u ziyaretinde, “doğa sürprizlerle dolu; bu, insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluş” diyordu. (Stephen Jay Gould, “Smith Woodward’s Folly”, New Scientist, 5 Nisan 1979, s. 44.)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark, “dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için, yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki, nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?” (a.g.e.)
F. Clark Howell: “1953 yılında keşfedilen Piltdown Adamı, insan kafatası ve maymun çenesinden oluşan bir yaratıktan başka birşey değildi. Bu bilerek tezgahlanan bir aldatmacaydı. Ne çenenin maymuna ait olduğunu, ne de kafatasının insana ait olduğunu kabul etmediler. Bunun yerine, bu parçaların maymun ve insan arasındaki döneme ait bulgular olduğunu açıkladılar. 500.000 yıl öncesine ait olduğunu söyleyerek, buna bir isim koydular (Eoanthropus Dawsoni veya Dawn adamı) ve bu konu üzerine yaklaşık 500 adet kitap yazdılar. Paleontologlar bu buluşla elli beş yıl boyunca boş yere oyalanıp durdular.” (Howell, F. Clark, Early Man, NY: Time Life Books,1973. s.24-25)
Nebraska Adamı Yalanı
1922’de, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska’daki Yılan Deresi yakınlarında, Plieocen Dönemi’ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Bu diş, iddiaya göre, insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı. Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı’nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının, eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı! Oysa ki bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti.
Evrimciler ne demişlerdi?
“Nebraska Adamı - Batı dünyasının maymunu” (The New York Times, Sept. 17, sect. 7, p. 1, 1924)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
1927’de iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, Prosthennops isimli yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir cinsine ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: “Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan.” (W. K. Gregory, “Hesperopithecus Apparently Not An Ape Nor A Man”, Science, vol. 66, December 1927, s. 579)
Cœlecanth Sahtekarlığı
Cœlecanth, evrimin sözde “canlıların sudan karaya geçişi” tezine delil olarak öne sürdüğü bir balık türüdür. Cœlecanth sınıfına dahil olan balıklar, bir zamanlar balıklar ve amfibiyenler arasında yaşamış çok güçlü bir ara form delili sayılıyorlardı.
Evrimciler ne demişlerdi?
Akciğerleri ve ayakları oluşmakta olan, denizden karaya çıkmak üzere olan bir ara form demişlerdi. (Coelacanth)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
22 Aralık 1938’te Hint Okyanusu’nda çok ilginç bir keşif yapıldı. Yetmiş milyon yıl önce soyu tükenmiş bir ara geçiş formu olarak tanıtılan Cœlecanth ailesinin Latimeria türüne ait canlı bir üyesi okyanusun açıklarında ele geçti. Cœlecanth‘ın “kanlı-canlı” bir örneğinin bulunması, evrimciler açısından büyük bir şoktu kuşkusuz. Evrimci paleontolog J. L. B. Smith, “yolda dinozora rastlasaydım, daha çok şaşırmazdım“ demişti. (Jean-Jacques Hublin, The Hamlyn Encyclopaedia of Prehistoric Animals, New York :The Hamlyn Publishing Group Ltd.,1984, s.120)
“Aslında canlı bir dinozor bulunmuş olsaydı, bu çok daha az şaşırtıcı olurdu. Çünkü fosiller Coelacanth’ın, dinozorların sahneye çıkmasından 150-200 milyon yıl önce var olduklarını gösteriyor. Birçok bilim insanının kara omurgalılarının atası olarak gösterdiği, en az 70 milyon yıl önce yok olduğu sanılan balık, canlı bulunmuştur!” (Focus, Nisan 2003)
Lucy Hakkındaki Evrim Yalanları
Lucy, 1973 yılında Donald Johanson tarafından Etiyopya’daki Afar bölgesinde bulunan ve bu bölgeden hareketle Australopithecus afarensis olarak adlandırılan bir fosildir. Lucy uzun yıllar insanın evrimi senaryosunda aranan kayıp halka olarak gösterilmiştir. Ancak son bilimsel bulgular nedeniyle artık evrimci kaynaklar tarafından da itibar görmemektedir.
Evrimciler ne demişlerdi?
Kaliforniya Üniversitesi’nden Darwinist Berhane Asfaw: “Evrimin zincirini bulduk, zamanda devamlılık!”, “Bir form diğerine evrimleşti. Bu, zamanda bir yerde evrimin delili”. (Fossil discovery fills gap in human evolution)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
Science et Vie de Mayıs 1999 sayısında Lucy’i kapak yapmıştır. “Adieu Lucy” (Elveda Lucy) başlıklı makalede: “Yeni bir teori, Australopithecus cinsinin insan soyunun kökeni olmadığını söylüyor” denmektedir.
Albert W. Mehlert (Eski evrimci ve paleoantropoloji araştırmacısı): “Yukarıda verilen kanıt, Lucy’nin pigme bir şempanzeden başka bir şey olmadığını ve aynı şekilde yürüdüğünü (bazı durumlarda beceriksizce dik duruyor, ama çoğunlukla dört ayak üstünde duruyor) gösteriyor. Maymundan insana olduğu iddia edilen dönüşüm için kanıtlar kesinlikle inandırıcı değil.” (“Lucy - Evolution’s Solitary Claim for Ape/Man.” CRS Quarterly, Volume 22, No. 3, p. 145)
Haeckel’in Hayal Ürünü Embriyo Çizimleri
Haeckel tarafından öne sürülen teoriye göre, canlı embriyoları gelişim süreçleri sırasında, canlılardaki evrimsel süreci tekrarlıyorlardı. Örneğin insan embriyosu, anne karnındaki gelişimi sırasında sözde önce balık sonra sürüngen özellikleri gösteriyor, en son olarak da insana dönüşüyordu. Oysa ilerleyen yıllarda bu teorinin tamamen hayal ürünü bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştır.
Evrimciler hayali çizimler için ne demişlerdi?
Haeckel: “Hızlı evrimi sırasında, bir birey, atalarının uzun ve yavaş paleontolojik gelişimlerinden evrimleşerek, biçim olarak en önemli değişiklikleri tekrar eder.” (Haeckel's Law of Recapitulation)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
Haeckel’in kendi sahtekarlığını itiraf edişi şöyledir:
“Bu yaptığım sahtekarlık itirafından sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış olarak görmem gerekir. Fakat benim avuntum şudur ki; suçlu durumda yanyana bulunduğumuz yüzlerce arkadaş, birçok güvenilir gözlemci ve ünlü biyolog vardır ki, onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tezlerinde ve dergilerinde benim derecemde yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, az çok tahrif edilmiş, şematize edilip yeniden düzenlenmiş şekiller bulunuyor.” (Francis Hitching, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong, New York: Ticknor and Fields 1982, s.204)
At Serisi Sahtekarlığı
1879 yılında dönemin ünlü evrimcileri arasında iki isim, Darwinistlerin uzun yıllar gündemde tutacakları at serisini oluşturdular. Amerikalı fosil araştırmacısı Othniel Charles Marsh ile Thomas Huxley (Darwin’in buldogu olarak da tanınır), bazı toynaklı fosilleri, arka ve ön ayaklarındaki tırnak sayılarına ve diş yapılarına göre dizerek bir şema oluşturdular. Bu serinin aşamaları olarak gösterilen önemli kategoriler Eohippus, Orohippus, Miohippus, Hipparion ve nihayet günümüz atı, Equus’tu ve sonraki yüzyıl boyunca atın sözde evrimine kanıt olarak gösterildi.
Evrimciler ne demişlerdi?
Darwinist W. D. Matthew: “Atın akrabalarının jeolojik kaydı, evrimin klasik örneklerinden biridir.” (W. D. Matthew The Evolution of the Horse: A Record and Its Interpretation”, The Quarterly Review of Biology, 1(2):139-185.)
Gerçek ortaya çıkınca ne dediler?
Evrimci Boyce Rensberger: “Yaklaşık 50 milyon yıl önce yaşamış dört tırnaklı, tilki büyüklüğündeki canlılardan bugünün daha büyük tek tırnaklı atına bir dizi kademeli değişim olduğunu öne süren ünlü atın evrimi örneğinin geçersiz olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Kademeli değişim yerine, her türün fosilleri bütünüyle farklı olarak ortaya çıkmakta, değişmeden kalmakta, sonra da soyu tükenmektedir. Ara formlar bilinmemektedir.” (Boyce Rensberger, Houston Chronicle, 5 Kasım 1980, Bölüm 4, s. 15)
Evrimci paleontolog Dr. Colin Patterson (İngiliz Doğa Tarihi Müzesi Yöneticilerinden): "Hayatın doğası hakkında her biri birbirinden hayali bir sürü kötü hikaye vardır. Bunun en iyi örneği ise, belki elli yıl önce hazırlanmış olan ve hala (İngiliz Doğa Tarihi Müzesi’nde) alt katta duran atın evrimi sergisidir. Atın evrimi, birbirini izleyen yüzlerce bilimsel kaynak tarafından büyük bir gerçek gibi sunulmuştur. Ancak şimdi, bu tip iddiaları ortaya atan kişilerin yaptıkları tahminlerin, yalnızca spekülasyon olduklarını düşünüyorum.” (Colin Patterson, Harper’s, Şubat 1984, s.60 )
Archaeopteryx Hakkındaki Evrimci Yalanlar
140 milyon yıl önce, Jurassic dönemde yaşayan ve daha sonra soyu tükenen bir kuş türüdür. Archæopteryx‘in günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklerinin olması, evrimcilerin bu kuşu sözde dinozor atalarından ayrılan ve yeni uçmaya başlayan bir ara tür olarak göstermelerine neden olmuştur. Evrim teorisine göre, Velociraptor veya Dromeosaur ismi verilen küçük yapılı dinozorların bir kısmı evrim geçirerek kanatlanmışlar ve uçmaya başlamışlardır. Archæopteryx ise, bu iddiaya göre, yeni yeni uçmaya başlayan bu kuşların atasıdır.
Evrimciler ne demişlerdi?
Pat Shipman: [Archaeopteryx] Dünyanın en güzel fosili olmanın ötesinde, o bir ikon- evrimsel sürecin güçlü bir sembolü haline gelmiş, geçmişin kutsal bir emaneti. (Taking Wing: Archaeopteryx and the Evolution of Bird Flight)
Ne oldu:
Science: “Archaeopteryx muhtemelen ilk kuşlarla ilgili olarak tüylerin ve uçuşun en eski kökeni ile ilgili pek bir şey söyleyemez, çünkü Archaeopteryx, modern anlamda, bir kuştur.” (Hank Hanegraaff, Fatal Flaws “What Evolutionists Don’t Want You To Know”, W Publishing Group, 2003 s. 19)
SONUÇ: Bazı Evrimciler Yaptıkları Sahtekarlıklar Hakkında Neden İtirafta Bulunurlar?
Evrimcilerin itiraflarına, evrimle ilgili hemen her kitap ve araştırmada veya konuşmada rastlayabilirsiniz. Bu itirafların iki sebebi vardır. Birincisi; bir insan çok açık olan bir gerçeği, var gücüyle saklamaya çalıştığında, hatta bu uğurda yalan söyleyip türlü sahtekarlıklar yaptığında, mutlaka birçok açık verecektir. Her konuşmasında tutarsızlıklar, üstü kapalı veya açık itiraflar, çıkmazda olduğunu gösteren ifadeler bulunacaktır. İşte her evrimcinin, ki bu evrimcilerin başında teorinin sahibi Charles Darwin gelmektedir, her kitabında veya araştırmasında Darwin’in bolca itirafta bulunmasının nedenlerinden biri budur.
Bir diğer neden ise yaratılış gerçeğinin ve üstün bir Yaratıcının varlığının çok açık ve kesin olmasıdır. Bir insan istediği kadar bu gerçekten kaçmaya çalışsın, eğer biraz bile düşünme yeteneği varsa, herşeyin Yaratıcısı olan Allah’ın varlığını her yerde ve her an görebilecektir. Kaldı ki bu kişiler bilim adamlarıdır ve bilim adamları belki de dünyada Allah’ın yaratmasındaki deliller ile en yakın ilişki içinde bulunan insanlardır. Örneğin her gün laboratuvarlarda hücrenin yapısını inceleyen, hücredeki kusursuz özellikleri, olağanüstü planı, her insanı hayrete düşüren ve kendine hayran bıraktıran üstün aklı gören bir insan elbette ki Allah’ın yaratışındaki mucizeler karşısında hislerini dile getirmekten kendini alamayacaktır.
Unutmamak gerekir ki; bir insan şimdiye kadar materyalizme ve evrim teorisine bağlı kalmış, hayata bakış açısını ve inancını bu felsefe ve teoriye göre düzenlemiş olabilir. Hatta onlarca yıl bu teorinin ve bu ideolojinin savunuculuğunu üstlenmiş, bu konuda kitaplar, makaleler yazmış, paneller, kurslar da düzenlemiş olabilir. Ama gerçekler bugün gelişen bilimle açıkça gözler önüne serilmiştir. Ve bunları gördükten sonra “göz göre göre inkar etmek”, şüphesiz bu kişileri çok yakın bir gelecekte tüm dünyanın gözü önünde küçük düşürecektir. Söz konusu kişiler “şimdiye kadar büyülenmiş gibi yanlış bir iddianın peşinden gittik” diyerek medeni ve saygın bir tavır göstermelidirler. Bu onları küçük düşürmez, aksine bugün de gelecekte de takdir görmelerine vesile olur.
Samimiyet ve dürüstlük, dünyada da ahirette de güzel bir karşılık görecektir. Aksi bir tavır ise Allah Katında sonsuz bir azapla karşılık görecektir.
Bu makalede Darwinistlerin kendi ifadeleriyle, sansasyonel evrim haberlerinin doğruları anlatılmakta ve evrimcilerin, yaptıkları sahtekarlıklar hakkındaki bazı itirafları ele alınmaktadır.
Evrim teorisi, 20. ve 21. yüzyılın bilim dalları olan paleontoloji, genetik, mikrobiyoloji, biyokimya, biyofizik gibi bilim dalları tarafından çürütülmüştür. Bu bilim dalları tarafından ortaya konan sayısız bulgu evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediğini çok açık ve kesin olarak göstermektedir. Bu yazıyı okuyan birçok insanın aklına doğal olarak şöyle bir düşünce gelebilir: “Evrim teorisini savunanlar bilim adamlarıdır. Evrim teorisinin geçersiz olduğunu ispatlayan delilleri bulanlar da yine bilim adamlarıdır. Bu durumda bilim adamları herhalde iki gruba bölünmüştür; bir kısmı evrimi savunurken, diğerleri evrimi çürüten delilleri bulmuşlardır.” Oysa bu düşünce doğruyu ifade etmemektedir. Çünkü evrim teorisini savunanlar, evrimin gerçekleştiğine dair hiçbir delil bulamazlarken, evrim teorisini çürüten delilleri ise yine bizzat kendi elleriyle bulmaktadırlar. Bundan dolayı tarih boyunca bilim adamları evrim hakkındaki sansasyonel iddialarının geçersizliğini kabul etmek durumunda kalmışlardır. Kendi dallarında yaptıkları araştırmalar sonucu yeryüzünde evrimsel bir sürecin asla gerçekleşmiş olamayacağını, evrim teorisinin ispatlanamadığını, bu teorinin aslında ideolojik nedenlerle savunulduğunu, gerçekte tüm evrenin ve canlılığın üstün akıl sahibi bir Yaratıcının eseri olması gerektiğini itiraf etmişlerdir. İşte evrimcilerin onlarca yıldır yürüttükleri propaganda yöntemleri, bu propagandanın geçersizliğini gözler önüne seren bilimsel deliller ve itiraflarından bazıları:
Ida sahtekarlığı
Fosil Ida, oldukça kapsamlı bir propagandayla ABC, BBC, Guardian gibi çeşitli internet sitelerinde “insanın atası” olarak lanse edilmeye çalışıldı. Darwinist David Attenborough’un iddiasına göre, insanın hayali evrimindeki “kayıp halka” artık kayıp değildi! Oysa, özel yayınlar ve tanıtımlarla insanlara olağanüstü bir buluşmuş gibi sunulan fosil “Ida”, aslında sadece soyu tükenmiş bir lemura aitti.
Evrimciler ne demişlerdi?
Canlıyı başparmağının bükülebilmesi ve tırnaklarının olması nedeniyle “insanın atası” ilan etmişlerdi:
-Science Daily: “Olağandışı”.
-Sky News: “Dünyanın Sekizinci Harikası”
-Darwinist David Attenborough: “Bu canlı bize diğer memelilerle olan bağlantımızı gösterecek”, “Kayıp olduğu söylenen halka, artık kayıp değil”. (Scientists Unveil Missing Link In Evolution)
Sahtekarlık ortaya çıkınca neler söylediler?
Bükülen başparmak ve tırnak özelliklerinin primatlara özgü bir özellik olduğu, söz konusu fosilin soyu tükenmiş bir lemur olduğu anlaşıldı. Darwinist bilim adamları, bu fosilin insanın evrimine delil gösterilmesini “maskaralık”, “medya sirki”, “utanç kaynağı”, “saçmalık”, “evrim için bir açmaz” olarak nitelendirmişlerdir. Bu gerçek medyada şu ifadelerle yer aldı:
-The New York Times’ın başlığı: “Ida adı verilen fosil iskelet insanın atası değil”. (Fossil Skeleton Known as Ida Is No Ancestor of Humans)
- BBC News: “Primat fosili ata değil”. (Primate fossil 'not an ancestor')
- Pittsburgh Carnegie Müzesi’nden Darwinist Christopher Beard: “Saçmalık”. (Origin of the Specious)
-Duke Üniversitesi’nden Darwinist Elwyn Simons: “Bu saçma ve çok tehlikeli. Ida... HİÇBİR ŞEKİLDE KAYIP HALKA DEĞİL. EVRİM İÇİN BİR AÇMAZ TEŞKİL EDİYOR.” (a.g.e.)
Ardi Yalanı
Ardi, tüm dünyaya pervasızca, “dik yürüyen maymun” adı altında tanıtılmıştır. Hiç çekinmeksizin, insanın hayali evriminin en büyük delili olarak sunulmuştur. Fakat bu yaygara da diğerleri gibi çok uzun ömürlü olmamış, Darwinist sahtekarlık, kısa süre içinde ortaya çıkarılmıştır. Hem de doğrudan Darwinist bilim adamlarının açıklamalarıyla.
Evrimciler ne demişlerdi?
Harvard Üniversitesi Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi paleoantropoloji yöneticilerinden David Pilbeam ,”İnsanın evrimi çalışmalarına ilişkin en önemli keşiflerden biri”. demişti. (Evrim teorisinde önemli keşif)
Gerçek ortaya çıkınca ne dediler?
Ardi üzerinde incelemeler yapan ve Ardi’nin insanın hayali evriminde kayıp halka olduğunu öne süren Kaliforniya Üniversitesi’nden Darwinist Tim White ve çalışma arkadaşları şu itirafı yapmak zorunda kalmışlardır:
“Ardipithecus ramidus’un (Ardi), Australo-pitecusların atası olduğu çıkarımını yeterli derecede haklı çıkaracak, görünürde hiçbir özellik bulunmamaktadır.” (Katherine Harmon, How Humanlike Was “Ardi”?, Scientific American, 19 Kasım 2009)
Piltdown Adamı Sahtekarlığı
Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere’de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Bu örneklere “Piltdown Adamı” adı verildi ve çeşitli müzelerde insanın sözde evrimine kesin bir delil olarak sergilendi. Ancak,
Evrimciler ne demişlerdi?
Ünlü Amerikalı paleoantropolog H. F. Osborn da 1935’te British Museum’u ziyaretinde, “doğa sürprizlerle dolu; bu, insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluş” diyordu. (Stephen Jay Gould, “Smith Woodward’s Folly”, New Scientist, 5 Nisan 1979, s. 44.)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark, “dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için, yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki, nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?” (a.g.e.)
F. Clark Howell: “1953 yılında keşfedilen Piltdown Adamı, insan kafatası ve maymun çenesinden oluşan bir yaratıktan başka birşey değildi. Bu bilerek tezgahlanan bir aldatmacaydı. Ne çenenin maymuna ait olduğunu, ne de kafatasının insana ait olduğunu kabul etmediler. Bunun yerine, bu parçaların maymun ve insan arasındaki döneme ait bulgular olduğunu açıkladılar. 500.000 yıl öncesine ait olduğunu söyleyerek, buna bir isim koydular (Eoanthropus Dawsoni veya Dawn adamı) ve bu konu üzerine yaklaşık 500 adet kitap yazdılar. Paleontologlar bu buluşla elli beş yıl boyunca boş yere oyalanıp durdular.” (Howell, F. Clark, Early Man, NY: Time Life Books,1973. s.24-25)
Nebraska Adamı Yalanı
1922’de, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska’daki Yılan Deresi yakınlarında, Plieocen Dönemi’ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Bu diş, iddiaya göre, insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı. Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı’nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının, eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı! Oysa ki bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti.
Evrimciler ne demişlerdi?
“Nebraska Adamı - Batı dünyasının maymunu” (The New York Times, Sept. 17, sect. 7, p. 1, 1924)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
1927’de iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, Prosthennops isimli yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir cinsine ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: “Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan.” (W. K. Gregory, “Hesperopithecus Apparently Not An Ape Nor A Man”, Science, vol. 66, December 1927, s. 579)
Cœlecanth Sahtekarlığı
Cœlecanth, evrimin sözde “canlıların sudan karaya geçişi” tezine delil olarak öne sürdüğü bir balık türüdür. Cœlecanth sınıfına dahil olan balıklar, bir zamanlar balıklar ve amfibiyenler arasında yaşamış çok güçlü bir ara form delili sayılıyorlardı.
Evrimciler ne demişlerdi?
Akciğerleri ve ayakları oluşmakta olan, denizden karaya çıkmak üzere olan bir ara form demişlerdi. (Coelacanth)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
22 Aralık 1938’te Hint Okyanusu’nda çok ilginç bir keşif yapıldı. Yetmiş milyon yıl önce soyu tükenmiş bir ara geçiş formu olarak tanıtılan Cœlecanth ailesinin Latimeria türüne ait canlı bir üyesi okyanusun açıklarında ele geçti. Cœlecanth‘ın “kanlı-canlı” bir örneğinin bulunması, evrimciler açısından büyük bir şoktu kuşkusuz. Evrimci paleontolog J. L. B. Smith, “yolda dinozora rastlasaydım, daha çok şaşırmazdım“ demişti. (Jean-Jacques Hublin, The Hamlyn Encyclopaedia of Prehistoric Animals, New York :The Hamlyn Publishing Group Ltd.,1984, s.120)
“Aslında canlı bir dinozor bulunmuş olsaydı, bu çok daha az şaşırtıcı olurdu. Çünkü fosiller Coelacanth’ın, dinozorların sahneye çıkmasından 150-200 milyon yıl önce var olduklarını gösteriyor. Birçok bilim insanının kara omurgalılarının atası olarak gösterdiği, en az 70 milyon yıl önce yok olduğu sanılan balık, canlı bulunmuştur!” (Focus, Nisan 2003)
Lucy Hakkındaki Evrim Yalanları
Lucy, 1973 yılında Donald Johanson tarafından Etiyopya’daki Afar bölgesinde bulunan ve bu bölgeden hareketle Australopithecus afarensis olarak adlandırılan bir fosildir. Lucy uzun yıllar insanın evrimi senaryosunda aranan kayıp halka olarak gösterilmiştir. Ancak son bilimsel bulgular nedeniyle artık evrimci kaynaklar tarafından da itibar görmemektedir.
Evrimciler ne demişlerdi?
Kaliforniya Üniversitesi’nden Darwinist Berhane Asfaw: “Evrimin zincirini bulduk, zamanda devamlılık!”, “Bir form diğerine evrimleşti. Bu, zamanda bir yerde evrimin delili”. (Fossil discovery fills gap in human evolution)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
Science et Vie de Mayıs 1999 sayısında Lucy’i kapak yapmıştır. “Adieu Lucy” (Elveda Lucy) başlıklı makalede: “Yeni bir teori, Australopithecus cinsinin insan soyunun kökeni olmadığını söylüyor” denmektedir.
Albert W. Mehlert (Eski evrimci ve paleoantropoloji araştırmacısı): “Yukarıda verilen kanıt, Lucy’nin pigme bir şempanzeden başka bir şey olmadığını ve aynı şekilde yürüdüğünü (bazı durumlarda beceriksizce dik duruyor, ama çoğunlukla dört ayak üstünde duruyor) gösteriyor. Maymundan insana olduğu iddia edilen dönüşüm için kanıtlar kesinlikle inandırıcı değil.” (“Lucy - Evolution’s Solitary Claim for Ape/Man.” CRS Quarterly, Volume 22, No. 3, p. 145)
Haeckel’in Hayal Ürünü Embriyo Çizimleri
Haeckel tarafından öne sürülen teoriye göre, canlı embriyoları gelişim süreçleri sırasında, canlılardaki evrimsel süreci tekrarlıyorlardı. Örneğin insan embriyosu, anne karnındaki gelişimi sırasında sözde önce balık sonra sürüngen özellikleri gösteriyor, en son olarak da insana dönüşüyordu. Oysa ilerleyen yıllarda bu teorinin tamamen hayal ürünü bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştır.
Evrimciler hayali çizimler için ne demişlerdi?
Haeckel: “Hızlı evrimi sırasında, bir birey, atalarının uzun ve yavaş paleontolojik gelişimlerinden evrimleşerek, biçim olarak en önemli değişiklikleri tekrar eder.” (Haeckel's Law of Recapitulation)
Sahtekarlık ortaya çıkınca ne dediler?
Haeckel’in kendi sahtekarlığını itiraf edişi şöyledir:
“Bu yaptığım sahtekarlık itirafından sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış olarak görmem gerekir. Fakat benim avuntum şudur ki; suçlu durumda yanyana bulunduğumuz yüzlerce arkadaş, birçok güvenilir gözlemci ve ünlü biyolog vardır ki, onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tezlerinde ve dergilerinde benim derecemde yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, az çok tahrif edilmiş, şematize edilip yeniden düzenlenmiş şekiller bulunuyor.” (Francis Hitching, The Neck of the Giraffe: Where Darwin Went Wrong, New York: Ticknor and Fields 1982, s.204)
At Serisi Sahtekarlığı
1879 yılında dönemin ünlü evrimcileri arasında iki isim, Darwinistlerin uzun yıllar gündemde tutacakları at serisini oluşturdular. Amerikalı fosil araştırmacısı Othniel Charles Marsh ile Thomas Huxley (Darwin’in buldogu olarak da tanınır), bazı toynaklı fosilleri, arka ve ön ayaklarındaki tırnak sayılarına ve diş yapılarına göre dizerek bir şema oluşturdular. Bu serinin aşamaları olarak gösterilen önemli kategoriler Eohippus, Orohippus, Miohippus, Hipparion ve nihayet günümüz atı, Equus’tu ve sonraki yüzyıl boyunca atın sözde evrimine kanıt olarak gösterildi.
Evrimciler ne demişlerdi?
Darwinist W. D. Matthew: “Atın akrabalarının jeolojik kaydı, evrimin klasik örneklerinden biridir.” (W. D. Matthew The Evolution of the Horse: A Record and Its Interpretation”, The Quarterly Review of Biology, 1(2):139-185.)
Gerçek ortaya çıkınca ne dediler?
Evrimci Boyce Rensberger: “Yaklaşık 50 milyon yıl önce yaşamış dört tırnaklı, tilki büyüklüğündeki canlılardan bugünün daha büyük tek tırnaklı atına bir dizi kademeli değişim olduğunu öne süren ünlü atın evrimi örneğinin geçersiz olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Kademeli değişim yerine, her türün fosilleri bütünüyle farklı olarak ortaya çıkmakta, değişmeden kalmakta, sonra da soyu tükenmektedir. Ara formlar bilinmemektedir.” (Boyce Rensberger, Houston Chronicle, 5 Kasım 1980, Bölüm 4, s. 15)
Evrimci paleontolog Dr. Colin Patterson (İngiliz Doğa Tarihi Müzesi Yöneticilerinden): "Hayatın doğası hakkında her biri birbirinden hayali bir sürü kötü hikaye vardır. Bunun en iyi örneği ise, belki elli yıl önce hazırlanmış olan ve hala (İngiliz Doğa Tarihi Müzesi’nde) alt katta duran atın evrimi sergisidir. Atın evrimi, birbirini izleyen yüzlerce bilimsel kaynak tarafından büyük bir gerçek gibi sunulmuştur. Ancak şimdi, bu tip iddiaları ortaya atan kişilerin yaptıkları tahminlerin, yalnızca spekülasyon olduklarını düşünüyorum.” (Colin Patterson, Harper’s, Şubat 1984, s.60 )
Archaeopteryx Hakkındaki Evrimci Yalanlar
140 milyon yıl önce, Jurassic dönemde yaşayan ve daha sonra soyu tükenen bir kuş türüdür. Archæopteryx‘in günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklerinin olması, evrimcilerin bu kuşu sözde dinozor atalarından ayrılan ve yeni uçmaya başlayan bir ara tür olarak göstermelerine neden olmuştur. Evrim teorisine göre, Velociraptor veya Dromeosaur ismi verilen küçük yapılı dinozorların bir kısmı evrim geçirerek kanatlanmışlar ve uçmaya başlamışlardır. Archæopteryx ise, bu iddiaya göre, yeni yeni uçmaya başlayan bu kuşların atasıdır.
Evrimciler ne demişlerdi?
Pat Shipman: [Archaeopteryx] Dünyanın en güzel fosili olmanın ötesinde, o bir ikon- evrimsel sürecin güçlü bir sembolü haline gelmiş, geçmişin kutsal bir emaneti. (Taking Wing: Archaeopteryx and the Evolution of Bird Flight)
Ne oldu:
Science: “Archaeopteryx muhtemelen ilk kuşlarla ilgili olarak tüylerin ve uçuşun en eski kökeni ile ilgili pek bir şey söyleyemez, çünkü Archaeopteryx, modern anlamda, bir kuştur.” (Hank Hanegraaff, Fatal Flaws “What Evolutionists Don’t Want You To Know”, W Publishing Group, 2003 s. 19)
SONUÇ: Bazı Evrimciler Yaptıkları Sahtekarlıklar Hakkında Neden İtirafta Bulunurlar?
Evrimcilerin itiraflarına, evrimle ilgili hemen her kitap ve araştırmada veya konuşmada rastlayabilirsiniz. Bu itirafların iki sebebi vardır. Birincisi; bir insan çok açık olan bir gerçeği, var gücüyle saklamaya çalıştığında, hatta bu uğurda yalan söyleyip türlü sahtekarlıklar yaptığında, mutlaka birçok açık verecektir. Her konuşmasında tutarsızlıklar, üstü kapalı veya açık itiraflar, çıkmazda olduğunu gösteren ifadeler bulunacaktır. İşte her evrimcinin, ki bu evrimcilerin başında teorinin sahibi Charles Darwin gelmektedir, her kitabında veya araştırmasında Darwin’in bolca itirafta bulunmasının nedenlerinden biri budur.
Bir diğer neden ise yaratılış gerçeğinin ve üstün bir Yaratıcının varlığının çok açık ve kesin olmasıdır. Bir insan istediği kadar bu gerçekten kaçmaya çalışsın, eğer biraz bile düşünme yeteneği varsa, herşeyin Yaratıcısı olan Allah’ın varlığını her yerde ve her an görebilecektir. Kaldı ki bu kişiler bilim adamlarıdır ve bilim adamları belki de dünyada Allah’ın yaratmasındaki deliller ile en yakın ilişki içinde bulunan insanlardır. Örneğin her gün laboratuvarlarda hücrenin yapısını inceleyen, hücredeki kusursuz özellikleri, olağanüstü planı, her insanı hayrete düşüren ve kendine hayran bıraktıran üstün aklı gören bir insan elbette ki Allah’ın yaratışındaki mucizeler karşısında hislerini dile getirmekten kendini alamayacaktır.
Unutmamak gerekir ki; bir insan şimdiye kadar materyalizme ve evrim teorisine bağlı kalmış, hayata bakış açısını ve inancını bu felsefe ve teoriye göre düzenlemiş olabilir. Hatta onlarca yıl bu teorinin ve bu ideolojinin savunuculuğunu üstlenmiş, bu konuda kitaplar, makaleler yazmış, paneller, kurslar da düzenlemiş olabilir. Ama gerçekler bugün gelişen bilimle açıkça gözler önüne serilmiştir. Ve bunları gördükten sonra “göz göre göre inkar etmek”, şüphesiz bu kişileri çok yakın bir gelecekte tüm dünyanın gözü önünde küçük düşürecektir. Söz konusu kişiler “şimdiye kadar büyülenmiş gibi yanlış bir iddianın peşinden gittik” diyerek medeni ve saygın bir tavır göstermelidirler. Bu onları küçük düşürmez, aksine bugün de gelecekte de takdir görmelerine vesile olur.
Samimiyet ve dürüstlük, dünyada da ahirette de güzel bir karşılık görecektir. Aksi bir tavır ise Allah Katında sonsuz bir azapla karşılık görecektir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder