10 Aralık 2011 Cumartesi

Fantastik Evrim Propagandası: Geleceğin Yaratıkları


Evrimin Geleceği' senaryolarını savunanlar, gelecekte yaşayacağını varsaydıkları hayvanlar ile ilgili oldukça detaylı bilgiler vermekte hiçbir sakınca görmememektedirler...

Evrimci bir yayının sayfalarını çevirirken, "hominid ata" olarak nitelendirilen hayali canlıların renkli ve gözalıcı rekonstrüksiyon çizimlerine hiç rastladınız mı? Peki bu çizimlerin yetersiz fosil kayıtlarına dayandırıldığını biliyor musunuz? Eğer bu sorulara cevabınız 'evet' ise, evrim propagandasının hayal gücüne ve gözboyayıcı resimlere fazlasıyla dayandığının farkında olmalısınız. Ama bunu daha iyi görmek için, bir de "geleceğe dair" hazırlanmış evrim senaryolarına göz atmak gerekmektedir: Örneğin gelecekte yaşanacak sözde evrimi anlatan bir senaryo şu şekildedir: Yarasalar kanatlarını yitirerek yere inecekler ve yerde yiyecek bulamayınca su altında yaşamayı deneyecekler, timsahlar evrimleşerek "desert shark" (çöl köpekbalığı)'a dönüşecekler, ağaçlarda yaşayan maymunlar yere inerek vahşileşecekler ve aslanların yerini alarak onlara benzer bir görünüm elde edecekler.

Şaşırtıcı gelebilir ama, evrimci yayınlarda son zamanlarda yaygınlaştırıldığı görülen bu senaryoların arkasında bilim-kurgu senaristleri değil, sözde 'bilim adamları' bulunuyor! Söz konusu bilim adamları, TV belgesellerinde veya popüler bilim dergilerinde yayınlanan benzer içerikli makalelerinde, evrimin bilimsel bir gerçek olduğu ve gelecekte de devam edeceği masalını anlatıyorlar.

Oysa tüm bunlar asılsız ve bilim dışı olarak yürütülen bir propagandayla ilgilidir.

1. Geleceğe Dair Evrim Senaryolarının Bilimsel Değeri Yoktur

'Evrimin Geleceği' senaryolarını savunanlar, gelecekte yaşayacağını varsaydıkları hayvanlar ile ilgili oldukça detaylı bilgiler vermekte hiçbir sakınca görmememektedirler. Hangi hayvanın hangi organının neye dönüşeceğini anlatmakta, davranışlarının nasıl etkileneceğini, neyle beslenip, nerelerde yaşayacaklarını belirtmektedirler. Hatta bunların her birini kendilerince isimlendirmektedirler. Ancak bu değişimlerin nasıl meydana geleceğine dair tek bir bilimsel açıklamada bulunmamakta, bunu denemeye dahi çalışmamaktadırlar.

Oysa, bir bilim adamı, gelecekle ilgili bir tahminde bulunurken bunu mutlaka güçlü ve kesin bilimsel verilere dayandırmalı, tahminlerini tamamen bilimsel yöntemler kullanarak ortaya koymalıdır. Aksi takdirde hurafelerle uğraşan "kahin"lerden veya "falcı"lardan hiçbir farkı kalmaz.

Söz gelimi bir jeolog, bir kara parçasının milyonlarca yıldır ne kadar hızla yer değiştirdiği ile ilgili tüm verileri göz önünde bulundurarak bu kara parçasının 50 milyon yıl sonra nerede bulunacağı ile ilgili bir tahminde bulunabilir. Veya, bir genetik bilimci, genler üzerine yapılan tüm araştırmaları göz önünde bulundurarak, yakın bir gelecekte, genetik kökenli hangi hastalıkların yeryüzünden tamamen silinebileceğine dair bir tahminde ve açıklamada bulunabilir.

'Evrimin Geleceği' senaryosunu savunanların varsayımları ise hiçbir bilimsel veri ile desteklenmediği gibi, tamamen bu kişilerin hayalgüçlerine dayalıdır. Nitekim Focus dergisi, benzer senaryolara "Geleceğin Hayvanları" başlığı altında yer verdiği Mayıs 2000 tarihli sayısında bu gerçeği itiraf etmiştir. Focus, senaryolarına yer verdiği bir paleontoloğun, insani bazı özelliklerine yenilerek hayal gücünün etkisi altında kalarak çalıştığını belirterek bu çalışmanın bilimde olması gerektiği gibi bilimsel yöntemlerle gerçekleştirilmediğini kabul etmiştir. Dergide bununla ilgili olarak şunlar yazılmıştır:

"Kuşkusuz bilim kendi yöntemleri olan, aynı deneylerin aynı koşullarda aynı sonuçlar verdiği bir alan. Bu bilimselliğin sınırları içinde çalışanlar, elbette bu katı kurallara uyuyorlar. Ama, zaman zaman insan olmanın dayanılmaz hafifliğini hissediyorlar. Bu nedenle HAYAL GÜÇLERİNİ ZORLAYABİLİYORLAR. İşte "Geleceğin Zoolojisi" isimli eserin sahibi İskoçyalı paleontolog Dougal Dixon da bunlardan biri. Eserinde geleceğin hayvanlarını mutlaka bilimsel bir süreçten geçiriyor, kendisinden de çok şeyler katıyor." (Vurgu bize ait)

Sadece hayal gücüne dayanılarak yapılmış ve fantazi bir senaryodan öte herhangi bir anlamı olmayan bu çalışmanın, bilimsellik iddiası taşıyan Focus gibi dergilerde veya benzer şekillerde Animal Planet gibi TV kanallarında yer alması ise son derece yanıltıcıdır. Okuyucuların bu senaryolara dair haberleri bir bilim kurgu kanalında veya dergisinde, "fantezileriniz", "hayalgücünün eserleri" gibi konulu program veya sayfalarda izleyip/okumalarında herhangi bir sakınca olmayabilir. Ancak bir kişinin hayal gücünün ürünü olan bu garip yaratıkların resimleri ve detaylı bilgileri, bilim ile ilgili yayınlarda yer alıyor ve kullanılan manşetlerde, bu hayali canlılarla ilgili fanteziler bilimsel bir sonuç gibi aktarılıyorsa bu yanlıştır. Kısacası evrim teorisine körü körüne inanan bazı bilim adamlarının "hayal güçlerini zorlayarak" uydurdukları masallar, bilimsellik görüntüsü altında kitlelere empoze edilmemelidir.

Bu yöntem, aslında son derece tanıdık bir yöntemdir. Teorilerini bilimsel bulgulara dayandıramayan evrimciler sık sık bu gibi yanıltıcı haberler yapmakta, asla gerçekleşmemiş senaryoları, konu ile ilgili bilgisi olmayan ya da sınırlı olan kişilere bilimsel gerçek gibi sunabilmektedirler. Kendi önyargılarını ve hayal güçlerini "bilim" diye göstererek insanları aldatmaya çalışmaktadırlar. Fransa'nın en tanınmış zoologlardan biri olan Pierre Paul Grassé, kendisi de bir evrimci olmasına rağmen, hiçbir destekleyici kanıt sunulmaksızın savunulan evrim senaryoları için şu yorumu yapmıştır:

"Hayal kurmaya karşı bir yasa yok ama bilim buna dahil edilmemelidir." (Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s.103)

2. Geçmişte Evrim Yaşanmamıştır, Gelecekte Yaşanacağını Düşündürebilecek Hiçbir Kanıt Yoktur

Bu gibi çalışmaları aktaran yayınlar, evrim teorisini bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçekmiş gibi sunmakta, ve "geçmişte evrim yaşandığına göre gelecekte de evrim yaşanacaktır" gibi son derece yanlış bir düşünceyle yola çıkmaktadırlar. Oysa geçmişte evrim yaşanmadığı gibi gelecekte de evrim yaşanmayacaktır. Bu, modern bilimin bulgularıyla ortaya konmuş bir gerçektir.

Evrimciler, onlarca yıldır geçmişle ilgili sayısız senaryo üretmişler ve kullandıkları telkin ve propaganda yöntemleri ile bu hayali senaryoları bilimsel gerçeklermiş gibi insanlara empoze etmişlerdir. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmeler evrimcilerin tüm düzenlerini altüst ederek, evrimin asla gerçekleşmediğini açık ve kesin olarak ortaya koymuştur.

Evrimin en önemli açmazlarından biri evrimleşmenin hangi mekanizmalarla gerçekleştiğini açıklayamamasıdır. Sözgelimi, yazının başında aktardığımız evrim senaryosunda, yarasaların büyük bir değişim geçirecekleri, önce kanatlarını yitirecekleri ve ardından su altında yaşamaya başlayacakları iddia edilmekte ve bu iddia hayali bir çizimle de desteklenmeye çalışılmaktadır. Bu çizimde görülen ise yarasaların kanatlarının yerini iki kolun aldığıdır. Bu iddianın bilimsel bir nitelik kazanabilmesi için, yarasanın kanatlarının nasıl olup da bir kola dönüşeceğini, uçan bir memeli olan yarasanın nasıl olup da su altında yaşayabilecek, nefes alabilecek, avlanabilecek nitelikler kazanacağının bilimsel olarak açıklaması gerekir.

Evrimcilerin iddia ettiği bu hayali değişime göre, yarasanın birçok organında önemli değişiklikler meydana gelmeli ve bu değişiklikler son derece amaca yönelik bir sıra izlemelidir. Tamamen ihtiyaçtan kaynaklanan bu değişimlerin öyle bir mekanizma tarafından gerçekleştirilmesi gerekir ki, havada yiyecek ihtiyacını karşılayamayan yarasanın önce kanatlarını kol haline getirip onun karada avlanmasını kolaylaştırmalıdır. Yarasanın karada da yeterli besin bulamadığını görünce ise bu mekanizma, yarasaya solungaçlar ve diğer donanımını da sağlamalı ve yarasayı suyun altında yaşatmalıdır.

Peki ama doğadaki bu hayali yetenekli mekanizma nedir? Evrimciler 150 yıldır doğadaki bu "olması gereken" mekanizmayı tartışmaktadırlar. Ancak doğada var olan hiçbir mekanizmanın böyle bir dönüşümü gerçekleştiremeyeceği son derece açık ve kesindir. Evrimcilerin evrimleştirici iki mekanizma olarak öne sürdükleri "doğal seleksiyon" ve "mutasyonlar"ın ise aslında böyle bir süreci gerçekleştirebilecek özellikte olmadıkları bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Bunu evrimciler dahi kabul etmektedirler. Doğal seleksiyon ve mutasyonlar, bugün bilim çevreleri tarafından da kanıtlandığı gibi "yeni yaratıklar" oluşturamamaktadır. Bu, bugün bilim çevreleri tarafından kabul görmüş bir gerçektir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Yahya; Evrim Aldatmacası, Hayatın Gerçek Kökeni)

Dahası, doğanın geleceğiyle ilgili bu evrimci iddiaları bizzat doğanın kendi tarihi kesin olarak yalanlamaktadır. Doğa tarihini incelediğimizde karşımıza, evrimin geleceği senaryolarında ileri sürüldüğü gibi "farklı anatomik yapılara evrimleşen" canlılar değil, aksine aynı anatomik yapıyı ilk yaratıldıkları andan itibaren yüz milyonlarca yıl boyunca değişmeden koruyan canlılar çıkmaktadır. Bilim adamlarının "stasis" (durağanlık) adını verdikleri bu olgu, her canlı türünde açıkça gözlemlenebilir: 400 milyon yıllık bir balık fosili (örneğin Coalecanth) ile günümüzde yaşayan örneği birbirinden farksızdır. Aynı şekilde yüz milyonlarca yıl öncesine ait yumuşakçalar, solucanlar, böcekler, amfibiler ve kaplumbağaların fosilleri, günümüzdekilerle aynı yapıdadırlar. Harvard Üniversitesi paleontologlarından ve tanınmış evrimci Stephen Jay Gould, bu gerçeği şöyle kabul etmiştir:

"Çoğu tür, dünya üzerinde var olduğu süre boyunca hiçbir yönsel değişim göstermez. Fosil kayıtlarında ilk ortaya çıktıkları andaki yapıları ne ise, kayıtlardan yok oldukları andaki yapıları da aynıdır. Morfolojik (şekilsel) değişim genellikle sınırlıdır ve belirli bir yönü yoktur." (S.J. Gould, "Evolution's Erratic Pace", Natural History, vol. 86, Mayıs 1977)

Dolayısıyla bundan 10, 50 ya da 200 milyon yıl sonra yaşayacak olan canlıların -eğer yaşarlarsa- bugünkülerden farklı olacağını düşünmemizi gerektirecek bir bilimsel delil de yoktur. Çünkü canlılar, fosil kayıtlarının ortaya koyduğu gerçek ile, ilk yaratıldıkları andan itibaren değişmemişlerdir ve bundan sonra da evrimcilerin iddia ettikleri şekilde bir değişime uğramayacaklardır.

3. Evrimin Geleceği Senaryolarının Tek Amacı Evrim Propagandası Yapmaktır

Evrim teorisi, bundan 2 yüzyıl önce -19. yüzyılda- ortaya atılmış ve günümüzde bilimsel bulgularla geçersizliği ortaya çıkmış bir teoridir. Charles Darwin'den bu yana bilimin her alanında ve teknolojide muazzam gelişmeler meydana gelmiştir ve 19. yüzyıldaki evrimcilerin doğruluğuna inandıkları birçok şeyin aslında imkansız olduğu anlaşılmıştır.

Ancak tüm bunlara rağmen evrim teorisi, diğer köhne teori ve fikirler gibi çöpe atılmamış, aksine büyük bir özenle muhafaza edilmeye çalışılmıştır. Çünkü evrim teorisi, yüzyıllardır, inançsızlıklarına, başıboş ve sorumsuz insan anlayışlarına, maddeye verdikleri öneme bilimsel bir kılıf ve insanların gözünde bir meşruiyet arayan çevrelere sahte de olsa bir destek kazandırmıştır. Bu nedenle büyük umutlar bağladıkları teorilerini bilimsel yöntemlerle savunamayan evrimciler, telkin, göz boyama ve propaganda yöntemleri ile bunu sağlamaya çalışırlar. Konuyu detaylı incelemeyen insanlar ise "bilimsellik" maskesi altında gizlenen gazete ve dergiler, kitaplar vs. aracılığıyla evrimin gerçek olduğuna ikna edilirler.

İşte, gelecekte evrim sonucunda oluşacağı iddia edilen, bilim kurgu filmlerinden fırlamış hayali yaratıklar, bu propagandanın bir parçasıdır. Bu, evrimcilerin ilk kez kullandıkları bir yöntem de değildir. Sözgelimi, bilinen evrim savunucularından biri olan Richard Dawkins, "geleceğin insanı"nı çizmiştir. Etkileyici bir görüntü verilmek istenen bu sözde "geleceğin insanı" da aynı amaçla ortaya atılmıştır ve hiçbir bilimsel yöntem kullanılmadan tamamen hayal ürünü olarak üretilmiştir. Buradaki amaç yalnızca evrim propagandasını sahte yöntemlerle ayakta tutabilmektir.

Evrimcilerin bu denli bilim dışı yöntemlere, adeta "çocuk kandırma" metodlarına başvurmaları, gerçekte Darwinizm'in bilim karşısında uğradığı yenilginin bir sonucudur. Hiçbir laboratuvar deneyi veya bilimsel gözlem evrim teorisini desteklemediği için, evrimci biyologlar "hayal güçlerini zorlayarak" uydurma canlılar çizmekte ve bu sayede konu hakkında bilgisi olmayan insanları aldatıcı yöntemlerle etkilemeye çalışmaktadırlar. Bunlar, Darwinizm'in son çabalarıdır. İnsanlık, bilim adına utanç verici bir safsata olan bu teoriden çok yakında tamamen kurtulacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder