6 Aralık 2011 Salı

Kanatların İndirgenemez Kompleks Yapısı Evrimi Yalanlıyor


Evrimciler kuşların evrimi senaryolarını bilimsel kanıta dayalı tutarlı bir tez olarak değil, felsefi nedenlerle sarıldıkları bir dogma olarak benimsemektedirler...
Kanatların İndirgenemez Kompleks Yapısı Evrimi Yalanlıyor (Jonathan D. Sarfati, "Refuting Evolution" Chapter 4; Dr. Jerry Bergman, "The Evolution of Feathers: A Major Problem for Darwinism" , Technical Journal 17(1), 2003, sf. 33-41)

Evrimciler, kuşların sürüngenlerden evrimleştiğini savunurlar. Ancak bunu geçersiz kılan birçok faktör vardır. Bunlardan biri, iki canlı grubunun son derece farklı olan yüzey yapılarıdır.

Kuşlar tüylerle, sürüngenler ise pullarla kaplıdır. Bu yapılar birbirlerinden son derece farklıdır ve tüylerin pullardan evrimleştiği iddiasını destekleyebilecek tek bir fosil örneği yoktur.

Tüylerdeki Hassas Tasarım

Tüyler, "hayvanlarda bulunan en kompleks epidermal uzantılar"dır. (Prum, R. O. And Williamson, S., "Theory of the Growth and Evolution of Feather Shape", Journal of Experimental Zoology (Molecular Developmental Evolution) 291: 30-57, 2001) Hassasiyetle tasarlanmış bu yapılar, kuşların uçmasını sağlar, yüksek seviyede verimli, ama aynı zamanda son derece hafif özelliktedirler. Dahası kuş kanatlarındaki tüyler, ‘dünyanın en güzel şekilde tasarlanmış yapılarındandır.’ Tüyler; ebat, şekil, renk ve doku açısından o kadar fazla çeşitliliğe sahiptir ki, çok az sayıda sanat eseri renk uyumunda tüylerle kıyaslanabilir. (-Prum, R. O. And Williamson, S., "Theory of the Growth and Evolution of Feather Shape", Journal of Experimental Zoology (Molecular Developmental Evolution) 291: 30-57, 2001)

Ünlü ornitolog (kuş bilimci) Alan Feduccia, tüylerdeki tasarımı şöyle tarif eder:

"Tüyler hafif, dayanıklı, aerodinamik bir şekle sahip, kıllar ve çengellerden oluşan detaylı bir yapıya sahiptirler. Bu da onları su geçirmez yapar ve gagayla yapılan kısa süreli bir düzeltme, düzleşmiş tüyü tamamen anatomik şekle tekrar sokabilir." ( A. Feduccia, The Origin and Evolution of Birds (New Haven, CT: Yale University Press, 1996), p. 130)

İrice bir kuşun tek bir uçuş tüyünde bulunan kılların sayısı 1.000.000’u bulabilir. (Michael Denton, "Evolution: A Theory in Crisis", Adler and Adler, Bethesda, sf. 202,1986)  Bu kancaların sahip oldukları tasarım sayesinde, kıllar zorlandıklarında birbirinden ayrılabilirler ve böylelikle kuşun kanat ve tüylerinin sert rüzgarda zarar görmesini önlemiş olurlar.

Evrimciler tüylerin, kuşların sözde ataları olan sürüngenlerin pullarından evrimleştiğini iddia ederler. Oysa pullar, deride katlanmalardır; tüyler ise saça benzer şekilde derinin içindeki foliküllerden (küçük boşluk) çıkar. Tüyler, sap, kıllar ve kancalardan meydana gelir. Üstelik kıllarla pulların ortaya çıktığı yer de çok farklıdır.

Tüylerdeki Komplekslik


Tüyler ve diğer yapılar kuşun "elbisesini" (plumage) oluşturur. Elbise, dermal ve subdermal (derialtı) kaslar, bağlar, beyin ve duyu organları hep birlikte, kompleks bir ünite olarak çalışması gereken, ‘parçaları birbirine bağlı’ bir yapı oluşturur, aksi takdirde tüyün sağlıklı bir şekilde işlev görmesi mümkün olmaz. Ayrıca açı, kalınlık ve şekil gibi detaylarla; tüy parçalarının tamamının inşasındaki tolere edilebilir değişiklik aralığı son derece küçüktür. En küçük sapmalar bile uçuşun tüm bu sistemini çalışmaz hale getirebilir. Bunlara folikül yapısı ve kompleksliği de dahil edildiğinde, bu sistemin evrimle ortaya çıktığı senaryoları büsbütün saçma bir hal alır. Gerçekte bu hayali evrimin aşamalarının tahmini dahi mümkün görünmemektedir.

Evrimci bir yayında bunun güçlüğü şöyle itiraf edilir:

"... ilk tüylerin evrimini düşünmede en önemli zorluk, bu yapının nasıl olup da, fonksiyon açısından makul hipotetik morfolojik basamaklar[Hipotetik morfolojik basamaklar: Tüylerin, varsayılan evrimleri boyunca izledikleri farzedilen, farklı görünümdeki yapısal basamaklar.] serisiyle ve sürekli seçici kuvvetler serisinden geçerek oluştuğunu açıklamadaki zorluktur." (-Regal, P., "The Evolutionary origin of Feathers", The Quarterly Review of Biology, 50(1): 35-66, 1975:sf. 35-36)

Bir başka evrimci kaynakta ise şu yorum yapılır: "Tüylerin evriminin en eski aşamaları üzerinde bile spekülasyon yapmak zorluklarla doludur." (-Bock, W. J, "Explanatory History of the origin of Feathers", American Zoology, 40: 478-485)

Pul ile Tüy Arasındaki Aşılmaz Farklar


Tüyle pul arasındaki büyük farklılıklar, ikisinin bilgisini genetik seviyede kodlayan genler arasında da mevcuttur. Bu durum ise kaçınılmaz olarak pullara sahip bir sürüngenin, sözde kuşa dönüşüm aşamasında, kuş tüyü için gerekli genetik bilgiyi hangi mekanizmayla, nasıl kazanmış olabileceği sorusunu gündeme getirir. Evrim teorisine göre doğada o zamana dek bulunmayan tüylerin genetik bilgisi yeni bilgi olmalı, ayrıca bu bilgiler sürüngenin DNA’sına doğal sebeplere dayalı bir mekanizmayla eklenmiş olmalıdır. Evrimciler sözde mekanizma olarak rastgele mutasyonları öne sürmektedirler. Ancak mutasyonların canlılara yeni genetik bilgiler eklemesi gibi bir durumun mümkün olmadığı, dolayısıyla onları evrimleştirici bir etkisinin olmadığı da bilinmektedir. Bir mekanizma göstermede çaresiz olan evrimciler yine de iddialarından vazgeçmemekte, ‘vardır, o halde evrimleşmiştir’ mantığında hareket etmektedirler. Yani tüylerin pullardan evrimleştiği iddiası körükörüne savunulmaktadır.

Evrimciler tüylerin evrimi çıkmazını, senaryoya spekülatif bir aşama ekleyerek gidermeye çalışmışlardır. Buna göre tüylerin dinozorlarda önce ısı yalıtımında fayda sağlayacak şekilde ortaya çıktığı, sonra bunların uçuşa faydalı olacak şekilde evrimleşerek özelleştiği savunulmaktadır. Bu, evrimcilerin "işte öylesine hikayeler"inden bir tanesidir. "İşte-öylesine hikayeler" evrimcilerin sıklıkla başvurduğu ancak hiçbir bilimsel yönü olmayan hayali senaryolardır. Bu hikayelerin oluşturulması da son derece kolaydır. Önce bir canlıya ait bir özelliğin avantajlı yönü veya yönleri tarif edilir. Sonra bu avantajın nasıl evrimleşmiş olabileceğine dair bir senaryo üretilir. Elbette bu şekilde oluşturulacak evrimci tezlerin pratikte bir sınırı yoktur.

Diğer tüm "işte-öylesine hikayeler" gibi, bu evrim hikayesi de yeni genetik bilginin nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair bir cevap verememektedir.

Bu konudaki bir diğer önemli nokta, uçamayan kuşlardaki tüy yapısının, tüylerin sözde evriminin önce ısı yalıtımı sonra uçuş için gerçekleştiği iddiasına tamamen aykırı özellikler göstermesidir. Tavuk gibi uçamayan kuşların tüyleri incelendiğinde bunların, uçan kuşlardaki tüylerden farklı olduğu görülür. Uçamayan kuşlarda tüyler, uçabilen kuşlardaki gibi aerodinamik yapıda değil, püskülleşmiş yapıdadır. Bu püsküller de memelilerin vücudunu kaplayan kıllarla benzerlik göstermektedir. Bu benzerlikle ilgili bilinmesi gereken şey, memelilerdeki kılların ısı yalıtımını çok sağlıklı bir şekilde düzenliyor olduklarıdır. (A. Feduccia, The Origin and Evolution of Birds (New Haven, CT: Yale University Press, 1996), p. 130.) Buna göre uçmayı mümkün kılmayan ve püskülleşmiş yapıda olan tüyler ısı yalıtımı açısından avantaj sağlayacaktır.

Bu avantaj ise ısı yalıtımından uçuşa geçildiğini varsayan evrimci senaryoya darbe oluşturmaktadır. Çünkü bu senaryoya göre ilk başta ısı yalıtımı için evrimleştiği varsayılan tüyler püskülleşmiş yapıda olmalıdır ve bu durumda sadece daha iyi ısı yalıtımı sağlayan, yani daha fazla püskülleşmiş tüyler seçilecektir. Dolayısıyla püsküllü yapıdan aerodinamik yapıya doğru olduğu varsayılan ilerlemeler elenecektir.

Bu durumda tüy yapısının ısı yalıtımından sonra uçmak üzere özelleşeceğini gösteren hiçbir kanıt olmadığı ortaya çıkar. Hatta uçamayan kuşlardaki kıl benzeri tüyler, bu hayali sürecin aslında tam aksi yönde çalışacağının düşünülmesini gerektirir. Kısacası evrimciler hayal kurmakta, akıntıya ters yüzmektedirler.

Pullar ve tüylerin yapıtaşları arasında biyokimyasal gelişim açısından önemli bir fark vardır. Her ikisi de keratinden (insan saçının da yapı taşı olan, bir tür protein) meydana gelir; tüyler F-keratin, pullar ise a-keratinden yapılır. Ancak bu iki tip keratinin biyokimyasal yolları birbirinden çok farklıdır. Bu konuda önde gelen uzmanlardan biri olan A. H. Brush, şu yorumu yapar:

"Morfolojik seviyede tüylerin, sürüngen pullarıyla genellikle homolog oldukları düşünülür. Ancak tüyler gelişim sırasında; morfojenezde [şekil/form oluşumu], gen yapısında, protein şeklinde ve dizisinde, ve filament oluşumu ve yapısında pullardan farklıdır." (A. H. Brush, "On the Origin of Feathers," Journal of Evolutionary Biology, 9:131-142, 1996)

Fosil Kayıtları Tüy Evrimini Reddediyor

Pul ile tüy arasındaki aşılmaz yapısal farklılıklar evrimcilerin iddialarının geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bütün bunların yanısıra bilinen en eski kuş olan Archaeopteryx günümüzün uçucu kuşlarından farksız, asimetrik bir tüy yapısına sahiptir. Yani bilinen en eski kuş -evrim teorisine göre beklenmesi gereken "ilkel" tüy yapısıyla değil- en mükemmel tüy yapısıyla birlikte ortaya çıkmıştır. L. Martin ve S.A. Czerkas şöyle der:

"Bilinen en eski tüylerin... mikroskop altında detaylı bir şekilde incelendiklerinde zaten eksiksiz, modern tüyler olduğu görülür." (Martin, L. And Czerkas, S. A., "The Fossil Record of Feather Evolution in the Mesozoic", American Zoology, 40: 687-694, 2000; sf.687)

L. Martin ve S.A. Czerkas isimli araştırmacıların bu sözleri, fosil kayıtlarının tüylerin evrimi senaryolarını geçersiz kıldığını açıkça göstermektedir. Columbia Üniversitesi’nden bir biyolog aynı durumu şu sözlerle itiraf eder: "Elimizde en ilkel tüyle sürüngen pulları arasındaki ara formlarının hiçbiri bulunmuyor." (Bock, W. J, "Explanatory History of the origin of Feathers", American Zoologist, 40: 480 "Flying High", An interview with Dr. Andy McIntosh,)

Bir Aerodinamik Bilimcinin Yorumları

Leeds Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve aerodinamik biliminde bir uzman olan araştırmacı Dr. Andy McIntosh, kendisiyle yapılan bir röportajda tüylerdeki üstün tasarımı şöyle anlatmaktadır:

"Kuş uçuşu harika birşeydir; tüyleri düşünün. Eğer bir tüye mikroskop altında bakacak olursanız, ana gövdeyi ve bundan sola ve sağa doğru çıkan tüyleri, bu tüylerden yine sola ve sağa çıkan daha da küçük tüycükleri görürsünüz. Burada ilgi çekici olan, sol elli olanların kancalara, sağ elli olanların kabartılara sahip olmasıdır. Tüy çok hafif bir yapıdır ve öyle tasarlanmıştır ki, eğer onu bükecek olursanız onunla birlikte herşey bükülür. Böylece kancalar kabartılara tutunur ve kabartılar üzerinde kayarlar. Böyle hafif ve kullanışlı yapılar bir makine mühendisinin rüyasıdır. Eğer siz böyle kaygan bir ekleme sahip olsanız, eklem mutlaka yağlama da gerektirecektir. Kuş ise, bunu yapabilmek için, kafasını boynunun etrafında 180O kadar döndürür ve gagasını omurgasının tam sırtında bulunan küçücük yağ bezine daldırır. Daha sonra gagasına bulaştırdığı yağı tüm tüylerine yayarak onlara bakım yapar. Bağlantı yerlerini yağlamış olur ve böylece tüyler mükemmel bir şekilde birleşebilirler. Bu bir mühendislik harikasıdır...

Dr. McIntosh, böyle üstün bir tasarıma sahip tüylerin evrimleştiği yani bilinçli olarak yaratılmadığı fikrini bilimsel bulmamaktadır. McIntosh, bu düşüncesini şöyle ifade etmektedir:

"Bir kitapta Hong Kong’a iniş yapan bir uçağı ve tam da o anda yere konmak üzere olan bir şahinin resmini görmüştüm. Şimdi, kuşlar ve uçakları birlikte ele aldığınızda, birinin tasarlanmış olduğunu ama diğerinin olmadığını mı söylersiniz? Ben bunu söylemeyi bilimsel açıdan uygunsuz buluyorum." (Flying high)

Kuşların Evrimi Senaryosuna Bir Başka Önemli Darbe: Tavus Kuşu Tüyleri

Kuşların evrimi senaryolarının geçersizliğini gösteren bir başka önemli örnek de tavus kuşunun tüyleridir. Bu canlının harika renkler ve desenlere sahip olmasını sağlayan tasarım, hem çok estetik, hem de çok kompleks olduğu için bilinçli tasarıma işaret etmektedir. Bu yüzden Charles Darwin tavus kuşu tüylerindeki muhteşem güzelliklerle dolu tasarımı görünce iddialarının tutarsızlığıyla yüzyüze gelmiş ve şu itirafı yapmıştır:

"Bir tavus kuşunun kuyruğundaki tüyün görünümü, ne zaman bakacak olsam, beni hasta ediyor." (Darwin, F., (Ed), Letter to Asa Gray, dated 3 April 1860, The Life and Letters of Charles Darwin, John Murray, London, Vol. 2, sf. 296, 1887; 1911 Edition, D. Appleton and Company, New York and London, Vol. 2, sf. 90-91.)

Tavus kuşu tüyünde matematiksel denklemlere dayalı geometrik desenler vardır. Bu tüylerde, ışığı yansıtma açısına göre değişen gözalıcı renklerin şaşırtıcı bir özelliği pigmentlere bağlı olmamalarıdır. Bu tasarımı yakından inceleyen araştırmacılar, tüylerin katmanlarının son derece özel ayarlandığını ve desenleri ortaya çıkaran yapının indirgenemez komplekslikte olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Elbette böyle bir tüy tasarımı doğal sebeplere dayalı hayali süreçlerle açıklanamakta, Darwin’in teorisinin geçersizliğini göstermektedir. (Tavus kuşu tüyündeki tasarım hakkında detaylı bir yazımızı buradan okuyabilirsiniz.)

Gerçekte yaşayan kuşlarla sözde ataları olan yaşayan sürüngenler arasında derin anatomik farklılıklar bulunur. Omurgalı Palentolojisi konusunda dünyanın sayılı uzmanları arasında yer alan Robert Caroll bu konuda şunları söyler:

"Kuşlar, tüm omurgalı sınıfları arasında açıkça en özgün gruptur, ve en yakın akrabaları olduğu ileri sürülen sürüngenlerle aralarında anatomi ve yaşam şekli açısından dev farklılıklar vardır." (Caroll, R. , Patterns and Processes of Vertebrate Evolution, Cambridge University Press, New York, 1997 sf. 306)

Yukarıdaki bu sözler önemli bir gerçeğin itirafıdır. Bunlar, hem fosil kayıtlarında hem de iki canlı grubunun yaşayan örnekleri arasında bir evrim yaşandığı tezini yalanlamaktadır.

Evrimciler kuşların evrimi senaryolarını bilimsel kanıta dayalı tutarlı bir tez olarak değil, felsefi nedenlerle sarıldıkları bir dogma olarak benimsemektedirler. Kuş tüylerindeki kompleks tasarım ve fosil kayıtlarında tüylerin evrimine delil gösterilebilecek hiçbir örnek bulunamamasının tek bir izahı vardır. Kuşlar evrimleşmemiş, bilinçli olarak varedilmiş, yani yaratılmışlardır. Hiç şüphesiz kuşların mükemmel yapılarını ve uçma yeteneklerini herşeyi bilen, benzersiz güç sahibi Allah yaratmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder