14 Aralık 2011 Çarşamba

UBA'nın Türlerin Yayılışını Evrime Delil Gösterme Yanılgısı

Evrim kuramı, biyolojik çeşitliliğin yerel ya da göçmen ataların soyundan gelenlerin farklı çevrelerine uyum sağlamaları sonucunda oluştuğunu açıklar...

UBA, evrimciler arasında dahi oldukça tartışmalı olan bir konu olan biyocoğrafya konusunu ise, 'Türlerin Yayılışı' başlıklı bölümde evrime delil olarak göstermiştir. (Bilim ve Yaratılışçılık, s. 15) UBA'nın bu konudaki görüşleri şu ifadelerinde özetlenmektedir:

Ve neden Galapagos gibi takım adalarda en yakın ana karadaki yaşam biçimlerine benzeyen ama yine de farklı türler yaşarlar? Evrim kuramı, biyolojik çeşitliliğin yerel ya da göçmen ataların soyundan gelenlerin farklı çevrelerine uyum sağlamaları sonucunda oluştuğunu açıklar. Bu açıklama, mevcut türlerin ve o bölgedeki fosillerin benzer yapılara sahip olup olmadıkları incelenip, birinin diğerinden nasıl türediği ortaya konarak sınanabilir. Ayrıca yerel atası olduğu saptanamayan türlerin dışarıdan geldiğini gösteren kanıtlar da olmalıdır.

UBA'nın yukarıdaki açıklamasını inceleyelim. UBA'nın açıklamasına göre, Galapagos veya Hawaii gibi okyanusla çevrili adalarda yaşayan canlılar, ya o bölgede bulunan diğer canlılardan evrimleşmişlerdir, ya da bir şekilde bu adalara göçeden 'göçmen atalarından' evrimleşmişlerdir. Bu tür adaların, coğrafi açıdan diğer karalarla aralarında engel vardır. Dolayısıyla, bu canlılar sadece belli bir bölgenin özelliğine uyum sağlar ve belli özellikler kazanırlar. Bu, daha önce anlattığımız gibi kimi biyologların "mikroevrim" dedikleri şeydir; yani bir organ, yeni bir genetik bilgi oluşturmayan dolayısıyla gerçekte bir "evrim" örneği olmayan varyasyon. 'UBA'nın Türleşme Yanılgısı' bölümünde incelendiği gibi, hangi canlı türü olursa olsun ve ne kadar uzun süre coğrafi açıdan izole olursa olsun, hiçbir tür bir başka türe evrimleşmez. Varyasyonun evrim gibi gösterilmesinin neden yanlış olduğunu söz konusu bölümde detaylı olarak incelemiştik.

Aslında bu örnek bizlere evrimcilerin sık kullandığı bir yanıltma yöntemini tanıtması açısından önemlidir: Doğadaki -hatta toplumdaki- herhangi bir değişimin "evrim" diye isimlendirilerek, teoriye delil gibi gösterilmesi. Kimi zaman evrimciler bu yöntemin daha da yanıltıcı bir örneğini kullanırlar ve "evrim, zaman içinde değişmedir" derler. Bu yanıltıcı tanımdan sonra doğadaki her türlü değişim "evrimin canlı örneği" gibi gösterilir. Hatta, başta belirttiğimiz gibi, insanların kültürel ve teknolojik gelişimi bile "evrim" olarak tanımlanır ve hemen Darwinizm'le ilişkilendirilir. Tüm bu çarpıtmalar, ancak konu hakkında bilgisi olmayan ve fazla düşünmeyen insanları etkileyebilecek aldatmacalardır ve gerçekte evrim teorisini savunanların delil bulmak konusunda ne kadar umutsuz olduklarını göstermektedir.

Öte yandan UBA'nın kitabında yer alan "laf kalabalığı" yöntemi de ilginçtir. Örneğin UBA yazarları, sadece Hawaii'de bulunan bazı salyangoz, kara yumuşakçası ve meyve sineği türlerinin, geçmişte bu karaya ulaşabilmiş olan birkaç ortak atadan evrimleştiklerini öne sürmektedirler. Ne var ki, bunu gösteren fosil delilleri bulunmamaktadır. UBA, her zamanki klasik evrimci mantığı kullanmakta, 'tüm canlılar evrimle meydana gelmiştir, bu canlılar bu adada bulunuyorlarsa, demek ki onlar da bir şekilde ortak bir atadan evrimleştiler' demektedir.

Biyocoğrafyanın, yani canlıların coğrafi dağılımlarının, evrim teorisine sağladığı hiçbir kanıt yoktur. Bu bilim dalı haritalama, organizmaların yokoluşu, ekoloji gibi konularla ilgilenir. New York Amerikan Doğa Tarihi Müzesin'den G. Nelson ve N. Platnick, evrimci olmalarına rağmen biyocoğrafyanın evrim teorisi ile ilgisizliğini şöyle açıklarlar:

'Bu nedenle biyocoğrafyanın (veya canlıların coğrafi dağılımlarının) hiçbir şekilde evrimin lehinde veya aleyhinde bir delil sunmadığı sonucuna varıyoruz.' (G. Nelson, N. Platnick, Systematics and Biogeography:Cladistics and Vicariance, Columbia University Press, 1981.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder