Kayıp halka haberleri, türlerin başka türlerden evrimleştiği varsayımının doğrulanmasının bir ‘keşif meselesi’ olduğu izlenimini vermeyi amaçlamaktadır...
Bir fosil bulgusunu haber veren bir gazetenin, manşetten "kayıp halka" duyurusu yaptığını mı gördünüz? O halde okumakta olduğunuz haberin, hiçbir bilimsel değer taşımadığına hemen o anda %100 kanaat getirebilirsiniz. Sebebi basit: Ciddi bilim adamları "kayıp halka" fikrini ve fosillere dayalı evrimsel hikaye anlatımını onyıllar önce bilim dışı olarak kabul etmiş ve bunun kullanımını terketmişlerdir.
Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden Nature’ın editörü ve aynı zamanda bir paleontolog olan Henry Gee, 1999 basımı In Search of Deep Time başlıklı kitabında şunları yazar:
"Gazeteciler ve manşet yazarlarının, ataları bulma arayışları ve kayıp bağların keşfiyle ilgili olarak dört bir yanda sürdürdüğü gevezelikle karşılaştırdığımızda şunu öğrenmek şaşırtıcı gelebilir: Birçok profesyonel paleontolog, canlılığın tarihini senaryo ve hikayelere dayanarak incelememektedirler ve evrimsel tarihin hikaye anlatım şeklini, bilimdışı olması yüzünden otuz seneden fazla bir süre önce terk etmişlerdir." ("IN SEARCH OF DEEP TIME, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life", Henry Gee, The Free Press, A Division fo Simon & Schuster, Inc. , 1999,sf. 5)
Kayıp halka haberleri, türlerin başka türlerden evrimleştiği varsayımının doğrulanmasının bir ‘keşif meselesi’ olduğu izlenimini vermeyi amaçlamaktadır. Halbuki bilim adamları safında bu yönde ne bir umut ne de bir beklenti vardır. Bir asırdan fazla süredir yapılan kazılar, türler arasında geçiş formları bulunacağı şeklindeki beklenti için ayrı birer hüsran oluşturmuştur. ABD'nin en önde gelen paleontologları arasında yer alan Harvard Üniversitesi'nden Niles Eldredge ve Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Ian Tattersall’un şu sözleri, medyadaki ümitvar beklenti havasından tümüyle yoksundur:
"Canlıların evrimsel tarihlerinin bir keşif meselesi olduğu düşüncesi, bir efsanedir. Eğer öyle olsaydı, ne kadar çok hominid fosili bulursak, insanın evrimi hikayesinin de o kadar açık hale gelmesi gerekirdi. Oysa eğer bir şey olduysa, bunun tam tersi olmuştur." (Niles Eldredge, Ian Tattersall, The Myths of Human Evolution, ss.126-127)
Paleontologlar kayıp halkaların, kayıp olmayı sürdüreceği yönündeki ortak bir kabule sahiptirler üstelik bu kabul günümüzden en az kırk yıl önesine değin uzanmaktadır. Bir dönemin en önde gelen paleontologlarından A. S. Romer, henüz 1963 yılında şunları söylemiştir:
"Bağlantılar, tam da [türler arasında geçiş gösterebilmek için] onlara en hararetli bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz noktalarda bile kayıptırlar ve birçok bağlantının kayıp olmayı sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir". (A.S. Romer, chapter in Genetics, Paleontology and Evolution (1963), p. 114.)
Buna göre;
Kayıp halka, bir keşif meselesi olmadığı gibi, bilimsel incelemenin konusu olabilecek bir kavram da değildir.
Halkaların kayıp olması (yani kayıp halka fosillerinin ele geçirilememesi) durumu, paleontologlarca on yıllardır bilinmektedir ve fosil kaydının kesin bir gerçeği olarak kabul edilmektedir.
Medyada bu bilim dışı efsane neden devam ediyor?
Bu soruya verilecek cevap, kayıp halka fikrinin ilgili olduğu evrim teorisinin temsil ettiği dünya görüşüyle ilgilidir. Darwin’in evrim teorisi, 19. yy’da ortaya atıldığından beri, materyalistlerin var güçleriyle tutunup ayakta tutmaya çalıştıkları bir teoridir. Çünkü bu teori, tamamen hayali bir senaryoya dayanıyor olmasına rağmen, materyalistlere bilimsel bir görünümde savunabilecekleri bir varoluş hikayesi sunmuştur.
Evrimci düşünür Mary Midgley, bu gerçeği "Evrim teorisi, bizim yaratılış hikayemizdir...bizlere buraya nasıl geldiğimizi söyler ve bizler bize ne olduğumuzu söylemesini umarız" diyerek ifade etmiştir. (Midgley M., "Evolution as a Religion: Strange Hopes and Stranger Fears," [1985], Methuen: London, 1986. sf. 154; Stephen E. Jones’ Home Page at 66. Stephen E. Jones' Home Page)
Darwinist biyolog Edward O. Wilson, yazarı olduğu biyoloji ders kitabı Life on Earth'ün sonunda, kitapta ortaya koyduğu evrimci iddialar için şu itirafı yapmaktadır:
Her nesil kendi yaratılış hikayesine ihtiyaç duyar ve bunlar da bizimkiler. (Wilson E.O., et. al., "Life on Earth," [1973], Sinauer Associates: Sunderland MA, 1975, Third Printing, sf. 624)
İşte ‘kayıp halka’ propagandası, Midgley ve Wilson’ın işaret ettiği evrimci varoluş hikayesinin, toplumda yaşatılması için devam ettirilen bir aldatmacadır. Evrim propagandası, materyalistler açısından dünya görüşlerini ayakta tutma çabalarının bir numaralı aracıdır. Kayıp halka kavramı da Darwin’in teorisinin vadettiği hayali ortak atalar fikri açısından kilit bir kavramdır. Dolayısıyla evrimciler bu kavramı ne kadar gündemde tutabilirlerse, materyalist inançlarına o kadar destek sağlayacaklarını ummaktadırlar. Kayıp halka manşetlerinin vasıtasıyla, insanlara Darwin’in vadinin gerçekleştiği, teorisinin varsaydığı geçiş formlarının, fosil tabakalarında karşılıklarının bulunduğu yalanının yayılmasının sebebi, budur.
Bir kısım medyanın tüm çabasına rağmen, kayıp halka manşetleriyle duyurulan fosiller, ne bir kayıp halkadır ne de bunların Darwin’in teorisini doğrular bir yönü vardır. Bu haberler, soyu tükenmiş türlere ait yeni fosiller üzerinde yapılan bilim dışı spekülasyonlardan ibarettir. Bu bilim dışı propaganda şu gerçeği değiştiremeyecektir: Bizzat evrimci bilim adamları kayıp halka fikrinin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını, fosil kayıtlarında geçiş formlarından eser bulunmadığını itiraf etmektedirler. Gerçekte, fosil kayıtları evrim yaşanmadığının en açık kanıtıdır.
Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden Nature’ın editörü ve aynı zamanda bir paleontolog olan Henry Gee, 1999 basımı In Search of Deep Time başlıklı kitabında şunları yazar:
"Gazeteciler ve manşet yazarlarının, ataları bulma arayışları ve kayıp bağların keşfiyle ilgili olarak dört bir yanda sürdürdüğü gevezelikle karşılaştırdığımızda şunu öğrenmek şaşırtıcı gelebilir: Birçok profesyonel paleontolog, canlılığın tarihini senaryo ve hikayelere dayanarak incelememektedirler ve evrimsel tarihin hikaye anlatım şeklini, bilimdışı olması yüzünden otuz seneden fazla bir süre önce terk etmişlerdir." ("IN SEARCH OF DEEP TIME, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life", Henry Gee, The Free Press, A Division fo Simon & Schuster, Inc. , 1999,sf. 5)
Kayıp halka haberleri, türlerin başka türlerden evrimleştiği varsayımının doğrulanmasının bir ‘keşif meselesi’ olduğu izlenimini vermeyi amaçlamaktadır. Halbuki bilim adamları safında bu yönde ne bir umut ne de bir beklenti vardır. Bir asırdan fazla süredir yapılan kazılar, türler arasında geçiş formları bulunacağı şeklindeki beklenti için ayrı birer hüsran oluşturmuştur. ABD'nin en önde gelen paleontologları arasında yer alan Harvard Üniversitesi'nden Niles Eldredge ve Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Ian Tattersall’un şu sözleri, medyadaki ümitvar beklenti havasından tümüyle yoksundur:
"Canlıların evrimsel tarihlerinin bir keşif meselesi olduğu düşüncesi, bir efsanedir. Eğer öyle olsaydı, ne kadar çok hominid fosili bulursak, insanın evrimi hikayesinin de o kadar açık hale gelmesi gerekirdi. Oysa eğer bir şey olduysa, bunun tam tersi olmuştur." (Niles Eldredge, Ian Tattersall, The Myths of Human Evolution, ss.126-127)
Paleontologlar kayıp halkaların, kayıp olmayı sürdüreceği yönündeki ortak bir kabule sahiptirler üstelik bu kabul günümüzden en az kırk yıl önesine değin uzanmaktadır. Bir dönemin en önde gelen paleontologlarından A. S. Romer, henüz 1963 yılında şunları söylemiştir:
"Bağlantılar, tam da [türler arasında geçiş gösterebilmek için] onlara en hararetli bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz noktalarda bile kayıptırlar ve birçok bağlantının kayıp olmayı sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir". (A.S. Romer, chapter in Genetics, Paleontology and Evolution (1963), p. 114.)
Buna göre;
Kayıp halka, bir keşif meselesi olmadığı gibi, bilimsel incelemenin konusu olabilecek bir kavram da değildir.
Halkaların kayıp olması (yani kayıp halka fosillerinin ele geçirilememesi) durumu, paleontologlarca on yıllardır bilinmektedir ve fosil kaydının kesin bir gerçeği olarak kabul edilmektedir.
Medyada bu bilim dışı efsane neden devam ediyor?
Bu soruya verilecek cevap, kayıp halka fikrinin ilgili olduğu evrim teorisinin temsil ettiği dünya görüşüyle ilgilidir. Darwin’in evrim teorisi, 19. yy’da ortaya atıldığından beri, materyalistlerin var güçleriyle tutunup ayakta tutmaya çalıştıkları bir teoridir. Çünkü bu teori, tamamen hayali bir senaryoya dayanıyor olmasına rağmen, materyalistlere bilimsel bir görünümde savunabilecekleri bir varoluş hikayesi sunmuştur.
Evrimci düşünür Mary Midgley, bu gerçeği "Evrim teorisi, bizim yaratılış hikayemizdir...bizlere buraya nasıl geldiğimizi söyler ve bizler bize ne olduğumuzu söylemesini umarız" diyerek ifade etmiştir. (Midgley M., "Evolution as a Religion: Strange Hopes and Stranger Fears," [1985], Methuen: London, 1986. sf. 154; Stephen E. Jones’ Home Page at 66. Stephen E. Jones' Home Page)
Darwinist biyolog Edward O. Wilson, yazarı olduğu biyoloji ders kitabı Life on Earth'ün sonunda, kitapta ortaya koyduğu evrimci iddialar için şu itirafı yapmaktadır:
Her nesil kendi yaratılış hikayesine ihtiyaç duyar ve bunlar da bizimkiler. (Wilson E.O., et. al., "Life on Earth," [1973], Sinauer Associates: Sunderland MA, 1975, Third Printing, sf. 624)
İşte ‘kayıp halka’ propagandası, Midgley ve Wilson’ın işaret ettiği evrimci varoluş hikayesinin, toplumda yaşatılması için devam ettirilen bir aldatmacadır. Evrim propagandası, materyalistler açısından dünya görüşlerini ayakta tutma çabalarının bir numaralı aracıdır. Kayıp halka kavramı da Darwin’in teorisinin vadettiği hayali ortak atalar fikri açısından kilit bir kavramdır. Dolayısıyla evrimciler bu kavramı ne kadar gündemde tutabilirlerse, materyalist inançlarına o kadar destek sağlayacaklarını ummaktadırlar. Kayıp halka manşetlerinin vasıtasıyla, insanlara Darwin’in vadinin gerçekleştiği, teorisinin varsaydığı geçiş formlarının, fosil tabakalarında karşılıklarının bulunduğu yalanının yayılmasının sebebi, budur.
Bir kısım medyanın tüm çabasına rağmen, kayıp halka manşetleriyle duyurulan fosiller, ne bir kayıp halkadır ne de bunların Darwin’in teorisini doğrular bir yönü vardır. Bu haberler, soyu tükenmiş türlere ait yeni fosiller üzerinde yapılan bilim dışı spekülasyonlardan ibarettir. Bu bilim dışı propaganda şu gerçeği değiştiremeyecektir: Bizzat evrimci bilim adamları kayıp halka fikrinin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını, fosil kayıtlarında geçiş formlarından eser bulunmadığını itiraf etmektedirler. Gerçekte, fosil kayıtları evrim yaşanmadığının en açık kanıtıdır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder