Evrimcilerin kendileri dahi, evrimsel akrabalıkların belirlenmesi için mtDNA'nın kullanılmasının doğru bir metod olup olmadığını sorgulamaktadırlar...
UBA, İnsanın Evrimi başlıklı bölümde, Neandertal insanının korunan kemiklerinden elde edilen DNA ile, moleküler saat yönteminin kullanıldığını ve Neandertal insanının modern Homo sapiens'ten yarım milyon yıl öncesinde ayrıldığının tespit edildiğini ve daha sonra bu türün soyunun tükendiğini iddia etmektedir. Bir paragraf sonra ise UBA, modern insanın eski insanlardan 100.000-150.000 yıl önce ayrıldığını öne sürmektedir. (Bilim ve Yaratılışçılık, s. 24) Buradaki klasik evrimci ima, Neandertallerin modern insana tam evrimleşmiş olmadan soylarının tükendiği, günümüz insanından tamamen farklı bir tür oldukları yönündedir. Oysa, günümüzdeki bulgular Neandertal insanlarının Homo sapiens ile birlikte yaşadığını, ve Neandertallerin soyu tükenmiş bir insan ırkı olduğunu, insandan farklı bir tür olmadığını göstermektedir. Bu konu ile ilgili detayları Hayatın Gerçek Kökeni adlı kitabımızda okuyabilirsiniz. Burada ele alınacak olan konu ise, Neandertal DNA'sından elde edilen bilgilerin güvenilir olmadığının incelenmesidir.
Söz konusu DNA analizi, Münich Üniversitesi'nden Svante Pääbo tarafından yürütülmüştür. Pääbo ve ekibi, çekirdek DNA'sı yerine Neandertal insanının fosilinden elde edilen mitokondriyal DNA (mtDNA) üzerinde incelemeler yapmıştır. Bu tür araştırmalarda mtDNA'nın kullanılmasının nedeni, her hücrenin çekirdeğinde DNA'nın yalnızca iki kopyası varken, her hücrede mtDNA'nın 500-1000 arasında kopyasının bulunmasıdır. Bu durumda eski mtDNA'ların korunmuş olma olasılığı daha yüksektir. Ancak söz konusu DNA analizinin güvenilirliğini azaltan çok ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlardan bazıları şöyledir:
1. Yapılan kıyaslarda izlenen yöntem yanlıştır
Söz konusu araştırma sonuçlarında yapılan bir yanlış değerlendirme ise şudur: Neandertal insanından elde edilen mtDNA ile, günümüz insanlarının mtDNA'larının dizilimleri kıyaslanmış ve Neandertal insanı ile günümüz insanının mtDNA dizilimleri arasındaki farkın, günümüz insanlarının mtDNA'larının arasındaki farktan daha büyük olduğu belirtilmiştir. Ancak burada kullanılan yöntem hatalıdır. Çünkü tek bir Neandertal insanının mtDNA'sından alınan tek bir dizilim, günümüzde yaşayan 1669 farklı insandan alınan 994 dizilim ile kıyaslanmıştır. Bu 1669 insan arasında, Neandertal insanın mtDNA dizilimi kadar farklılıklar gösterenler olduğu da göz önüne alınırsa, elde edilen istatistiki sonuçların güvenilir olmadığı açıkça görülecektir. (http://www.answersingenesis. org/docs/4218tj_v12n1.asp, Recovery of Neandertal mtDNA: An Evaluation, by Marvin Lubenow. ) Çünkü ortada günümüz insanlarına ait bir ortalama varken, Neandertal insanının ortalaması alınamamış, sadece tek bir bireyin mtDNA dizilimi incelenmiştir.
2. Tür yakınlığı sorunu
Söz konusu araştırmacılar, mtDNA dizilim farklılıklarını aynı zamanda evrimsel akrabalığın bir ölçütü olarak da kullandılar. Böylelikle Neandertalleri evrimsel dizilimde modern insanlar ve şempanzeler arasına ayrı bir tür olarak yerleştirdiler. Ancak, günümüzde kendi aralarındaki mtDNA dizilimi farklılıkları, Neandertal bireyin aralığı içerisinde olan bazı modern insanlar da vardır. Öyle ise, bu mantığa göre, günümüzde yaşayan bu insanların da, Neandertalden daha az evrimleştiklerini ve şempanzeye daha yakın olduklarını kabul etmek gerekir (!) Bu, evrimciler açısından dahi kabul edilebilir bir sonuç değildir.
3. Moleküler saat sorunu
Daha önceki bölümlerde de incelendiği gibi, moleküler saat kavramı üzerine kurulu evrimsel çıkarımlar gerçekleri yansıtmamaktadır. Modern insanlar ve Neandertallerin birbirlerinden ayrı türler olduğu varsayımının temelinde ise "moleküler saat" kavramının evrimciler tarafından koşulsuz kabulü yatmaktadır.
G. A. Clark ise moleküler saat yönteminin güvenilir olmadığı hakkında şöyle der:
Moleküler saat modelleri problemli varsayımlarla doludur. Baz çiftlerinin yer değiştirme oranlarıyla ilgili düşünce farklılıkları bir kenara bırakılsa bile, moleküler bir saatin nasıl ayarlanabileceği ve mtDNA mutasyonlarının nötr olup olmadığı, Neandertal dizilimlerinin... modern insanınkinden farklı olması, "modernler" ve "Neandertallerin" farklı türler olup olmadığı sorusunu çözmemektedir." (RS Corruccini, 1992. Metrical reconsideration of the Skhul IV and IX and Border Cave 1 crania in the context of modern human origins. American Journal of Physical Anthropology, 87(4):440-442. )
Cornell Üniversitesinden Karl J. Niklas, türlerin akrabalıklarını belirleyebilmek için moleküler saat kavramının kullanılmasından şu şekilde bahseder:
...Mevcut durumda, çok az verinin ardındaki çok fazla spekülasyonla karakterize edilen bir araştırma alanı." (K.J. Niklas,, 1990. Turning over an old leaf. Nature, 344:587.)
Science dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede ise "moleküler saat"in yirmi kat kadar hata yapıyor olabileceği belirtilmektedir. Texas Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Niel Howard şöyle demektedir:
Biz buna bir kronometre gibi davranıyorduk, ancak doğruluğu bence bir güneş saati kadar. (A. Gibbons, 1998. Calibrating the mitochondrial clock. Science, 279 (2 January 1998), s. 28.)
4. Evrimsel akrabalığı belirlemede mtDNA'nın kullanılmasındaki sorunlar
Evrimcilerin kendileri dahi, evrimsel akrabalıkların belirlenmesi için mtDNA'nın kullanılmasının doğru bir metod olup olmadığını sorgulamaktadırlar. Standford Üniversitesinden genetikçi l. Luca Cavalliq Sforza ve yardımcıları şöyle yazmaktadırlar:
Mitokondriyal genom bir bireyin genetik materyalinin yalnızca küçük bir bölümünü temsil etmektedir ve bütünün temsilcisi olamaz. (.L. Mountain, A.A. Lin, A.M. Bowcock, and L.L. Cavalli-Sforza,, 1993. Evolution of modern humans: evidence from nuclear DNA polymorphisms. The Origin of Modern Humans and the Impact of Chronometric Dating, M.J. Aitken, C.B. Stringer, and P.A. Mellars (eds), Princeton University Press, Princeton, s. 69.)
Primat akrabalıklarını belirleyebilmek için mtDNA'nın kullanımındaki varsayımları test ettikten sonra, Columbia Üniversitesinden D. Melnick ve G. Hoelzer şu bilgiyi vermektedirler:
"Bizim sonuçlarımız "doğru" popülasyonun genetik yapısının tahmin edilmesi, genetik olayların tarihlendirilmesi, filogenilerin oluşturulması için mtDNA'nın kullanımına ilişkin ciddi problemler ileri sürmektedir." (Melnick, D. and Hoelzer, G., 1992. What in the study of primate evolution is mtDNA good for? American Journal of Physical Anthropology, Supplement 14, p. 122)
Bunların dışında, yukarıda bahsedilen PCR kopyalama tekniğinde görülebilen kopyalama hataları gibi sorunlar da bu tür çalışmaların güvenilirliğini zayıflatmaktadır. Bu sorunların en önemlisi ise, söz konusu evrimci bilim adamlarının, evrim teorisine körü körüne olan bağlılıklarıdır. Bu nedenle, evrim konusundaki araştırmalar objektiflik içinde yürütülmemekte, veriler evrim teorisine uydurulmaya çalışılmaktadır. Cornell Üniversitesi'nden Kenneth A. R. Kennedy bu konuda şu yorumda bulunur:
Paleontolojik ve arkeolojik verilerin, evrimsel ve genetik modellere uygun olması için zorlanması uygulaması, mitokondriyal DNA'nın moleküler saatini temel alan tarihlerin yeniden yorumlanmasında da görülmektedir...(K.A.R. Kennedy, 1992. Continuity of replacement: controversies in Homo Sapiens evolution. American Journal of Physical Anthropology, 89(2):271, 272)
Pääbo'nun Neandertal mtDNA'sı üzerine yaptığı çalışma ise bunun tipik bir örneğidir. Cambridge Üniversitesinden antropolog Robert Foley'e göre, Pääbo ve ekibinin söz konusu çalışması; "genleri, daha fazla bilgiye -örneğin seleksiyon ve kayma, kültürel iletim süreçleri, tarih ve coğrafya, fosiller, antropoloji ve istatistik hakkında bilgiye- sahip olmaksızın, yorumlamanın ne kadar anlamsız olduğunu göstermektedir." (R. Foley, 1995. Talking genes. Nature, 377 (12 October 1995) s. 493-494..)
Söz konusu DNA analizi, Münich Üniversitesi'nden Svante Pääbo tarafından yürütülmüştür. Pääbo ve ekibi, çekirdek DNA'sı yerine Neandertal insanının fosilinden elde edilen mitokondriyal DNA (mtDNA) üzerinde incelemeler yapmıştır. Bu tür araştırmalarda mtDNA'nın kullanılmasının nedeni, her hücrenin çekirdeğinde DNA'nın yalnızca iki kopyası varken, her hücrede mtDNA'nın 500-1000 arasında kopyasının bulunmasıdır. Bu durumda eski mtDNA'ların korunmuş olma olasılığı daha yüksektir. Ancak söz konusu DNA analizinin güvenilirliğini azaltan çok ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlardan bazıları şöyledir:
1. Yapılan kıyaslarda izlenen yöntem yanlıştır
Söz konusu araştırma sonuçlarında yapılan bir yanlış değerlendirme ise şudur: Neandertal insanından elde edilen mtDNA ile, günümüz insanlarının mtDNA'larının dizilimleri kıyaslanmış ve Neandertal insanı ile günümüz insanının mtDNA dizilimleri arasındaki farkın, günümüz insanlarının mtDNA'larının arasındaki farktan daha büyük olduğu belirtilmiştir. Ancak burada kullanılan yöntem hatalıdır. Çünkü tek bir Neandertal insanının mtDNA'sından alınan tek bir dizilim, günümüzde yaşayan 1669 farklı insandan alınan 994 dizilim ile kıyaslanmıştır. Bu 1669 insan arasında, Neandertal insanın mtDNA dizilimi kadar farklılıklar gösterenler olduğu da göz önüne alınırsa, elde edilen istatistiki sonuçların güvenilir olmadığı açıkça görülecektir. (http://www.answersingenesis. org/docs/4218tj_v12n1.asp, Recovery of Neandertal mtDNA: An Evaluation, by Marvin Lubenow. ) Çünkü ortada günümüz insanlarına ait bir ortalama varken, Neandertal insanının ortalaması alınamamış, sadece tek bir bireyin mtDNA dizilimi incelenmiştir.
2. Tür yakınlığı sorunu
Söz konusu araştırmacılar, mtDNA dizilim farklılıklarını aynı zamanda evrimsel akrabalığın bir ölçütü olarak da kullandılar. Böylelikle Neandertalleri evrimsel dizilimde modern insanlar ve şempanzeler arasına ayrı bir tür olarak yerleştirdiler. Ancak, günümüzde kendi aralarındaki mtDNA dizilimi farklılıkları, Neandertal bireyin aralığı içerisinde olan bazı modern insanlar da vardır. Öyle ise, bu mantığa göre, günümüzde yaşayan bu insanların da, Neandertalden daha az evrimleştiklerini ve şempanzeye daha yakın olduklarını kabul etmek gerekir (!) Bu, evrimciler açısından dahi kabul edilebilir bir sonuç değildir.
3. Moleküler saat sorunu
Daha önceki bölümlerde de incelendiği gibi, moleküler saat kavramı üzerine kurulu evrimsel çıkarımlar gerçekleri yansıtmamaktadır. Modern insanlar ve Neandertallerin birbirlerinden ayrı türler olduğu varsayımının temelinde ise "moleküler saat" kavramının evrimciler tarafından koşulsuz kabulü yatmaktadır.
G. A. Clark ise moleküler saat yönteminin güvenilir olmadığı hakkında şöyle der:
Moleküler saat modelleri problemli varsayımlarla doludur. Baz çiftlerinin yer değiştirme oranlarıyla ilgili düşünce farklılıkları bir kenara bırakılsa bile, moleküler bir saatin nasıl ayarlanabileceği ve mtDNA mutasyonlarının nötr olup olmadığı, Neandertal dizilimlerinin... modern insanınkinden farklı olması, "modernler" ve "Neandertallerin" farklı türler olup olmadığı sorusunu çözmemektedir." (RS Corruccini, 1992. Metrical reconsideration of the Skhul IV and IX and Border Cave 1 crania in the context of modern human origins. American Journal of Physical Anthropology, 87(4):440-442. )
Cornell Üniversitesinden Karl J. Niklas, türlerin akrabalıklarını belirleyebilmek için moleküler saat kavramının kullanılmasından şu şekilde bahseder:
...Mevcut durumda, çok az verinin ardındaki çok fazla spekülasyonla karakterize edilen bir araştırma alanı." (K.J. Niklas,, 1990. Turning over an old leaf. Nature, 344:587.)
Science dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede ise "moleküler saat"in yirmi kat kadar hata yapıyor olabileceği belirtilmektedir. Texas Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Niel Howard şöyle demektedir:
Biz buna bir kronometre gibi davranıyorduk, ancak doğruluğu bence bir güneş saati kadar. (A. Gibbons, 1998. Calibrating the mitochondrial clock. Science, 279 (2 January 1998), s. 28.)
4. Evrimsel akrabalığı belirlemede mtDNA'nın kullanılmasındaki sorunlar
Evrimcilerin kendileri dahi, evrimsel akrabalıkların belirlenmesi için mtDNA'nın kullanılmasının doğru bir metod olup olmadığını sorgulamaktadırlar. Standford Üniversitesinden genetikçi l. Luca Cavalliq Sforza ve yardımcıları şöyle yazmaktadırlar:
Mitokondriyal genom bir bireyin genetik materyalinin yalnızca küçük bir bölümünü temsil etmektedir ve bütünün temsilcisi olamaz. (.L. Mountain, A.A. Lin, A.M. Bowcock, and L.L. Cavalli-Sforza,, 1993. Evolution of modern humans: evidence from nuclear DNA polymorphisms. The Origin of Modern Humans and the Impact of Chronometric Dating, M.J. Aitken, C.B. Stringer, and P.A. Mellars (eds), Princeton University Press, Princeton, s. 69.)
Primat akrabalıklarını belirleyebilmek için mtDNA'nın kullanımındaki varsayımları test ettikten sonra, Columbia Üniversitesinden D. Melnick ve G. Hoelzer şu bilgiyi vermektedirler:
"Bizim sonuçlarımız "doğru" popülasyonun genetik yapısının tahmin edilmesi, genetik olayların tarihlendirilmesi, filogenilerin oluşturulması için mtDNA'nın kullanımına ilişkin ciddi problemler ileri sürmektedir." (Melnick, D. and Hoelzer, G., 1992. What in the study of primate evolution is mtDNA good for? American Journal of Physical Anthropology, Supplement 14, p. 122)
Bunların dışında, yukarıda bahsedilen PCR kopyalama tekniğinde görülebilen kopyalama hataları gibi sorunlar da bu tür çalışmaların güvenilirliğini zayıflatmaktadır. Bu sorunların en önemlisi ise, söz konusu evrimci bilim adamlarının, evrim teorisine körü körüne olan bağlılıklarıdır. Bu nedenle, evrim konusundaki araştırmalar objektiflik içinde yürütülmemekte, veriler evrim teorisine uydurulmaya çalışılmaktadır. Cornell Üniversitesi'nden Kenneth A. R. Kennedy bu konuda şu yorumda bulunur:
Paleontolojik ve arkeolojik verilerin, evrimsel ve genetik modellere uygun olması için zorlanması uygulaması, mitokondriyal DNA'nın moleküler saatini temel alan tarihlerin yeniden yorumlanmasında da görülmektedir...(K.A.R. Kennedy, 1992. Continuity of replacement: controversies in Homo Sapiens evolution. American Journal of Physical Anthropology, 89(2):271, 272)
Pääbo'nun Neandertal mtDNA'sı üzerine yaptığı çalışma ise bunun tipik bir örneğidir. Cambridge Üniversitesinden antropolog Robert Foley'e göre, Pääbo ve ekibinin söz konusu çalışması; "genleri, daha fazla bilgiye -örneğin seleksiyon ve kayma, kültürel iletim süreçleri, tarih ve coğrafya, fosiller, antropoloji ve istatistik hakkında bilgiye- sahip olmaksızın, yorumlamanın ne kadar anlamsız olduğunu göstermektedir." (R. Foley, 1995. Talking genes. Nature, 377 (12 October 1995) s. 493-494..)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder